top of page

Merhabalar,

Sitenin bu kısmında yüz kızartıcı suç işlemem öne sürülerek tazminatsız olarak Kızılay'dan atılışımı anlatacağım. Önce maddeler halinde olanları yazacağım. Ardından bu maddelerin kanıtlarını ve tüm yazışmaları koyacağım. Tüm uyarılara rağmen hiç bir yazılana cevap vermeyen, bilimsel kanıtlarınızı görmek istiyorum sorularını yanıtsız bırakan, iyi niyetimle bir şeyleri başaramayacağımı anlayıp yapılan hataların akıl almaz olduğunu söyleyip istifalarını isteyince beni tazminatsız olarak kovmayı kendilerinde hak gören bu zihniyetin er ya da geç hesap vereceğine olan inancım tamdır. 

1- 2016 Mart'da Medikal Direktör'e rehberle ilgili mail attım. Sorduğum sorulardan çok rehberde yazanların kopyası vardı. 

2- 19 Eylül 2016'da rehberle ilgili Memnuniyet Eleştiri Şikayet formu açtım. [Ağustos 2018'de kapatıldı]

3- 21 Eylül 2016'da Kızılay'da üst düzey bir yöneticiye Whatsapp'tan Rehberin düzeltilmesi ve güncellenmesi ile ilgili Meş'de yazdıklarımı gönderen bir mesaj attım.

4- Meş'den bir süre sonra Tüm Türkiye'de, Kızılay Kan Hizmetleri yönetiminde çalışan bir doktor ve Mikrobiyoloji Uzmanı tarafından eğitim verildi. Bu eğitime gelen hocalarımıza rehberin kesinlikle güncellenmesi gerektiğini söyledim. Cevap olarak rehberin red kriterlerinden memnun olunduğunu aldım.

5-6 Mayıs 2017'de sunum hazırlayıp Kızılay'da yönetici olarak çalışan bir doktora Whatsapp üzerinden gönderdim.

6- 7 Mayıs 2017 tarihinde Düzeltici Önleyici Faaliyet açıp rehberin güncellenmesi gerektiğini bir kez daha belirttim.

7- www.kanvercanver.net sitesini kurdum. Dünya'daki belli başlı rehberlerin red kriterlerini elimden geldiğince çevirdim. Ekipte çalışan doktorlara siteyi ulaştırabilir miyiz yazılı mailime medikal koordinatör tarafından maalesef cevap verilmedi.

8- Aralık 2017 tarihinde Kızılay'ın düzenlediği Ekip Liderleri Toplantısının son gününde tüm sorunlu gördüğüm konularla ilgili bir konuşma yaptım. Tüm yöneticilerin önünde noktasına virgülüne dokunmadan şu cümleyi kurdum. "Bakın Kızılay’ın şu an ivedilikle tüm gücüyle gerekirse Cumhurbaşkanı danışmanlarının kapısında yatıp bir an önce rehberi güncellemeye başlaması gerekir. Bu rehber yüzünden günde yüzlerce belki de binlerce kişiden kan alınamıyor yine yanı sayılarda alınmaması gereken kişilerden kan alınıyor. Bunun vebalini ödeyemeyiz." aynı toplantının değişik günlerinde "Detaylı bir ilaç listesi hazırlıyoruz. Yakında elinizde olacak" "Ankara'da komisyona çağrılacaksınız" cümlelerini benimle beraber toplantıya katılan tüm doktor arkadaşlarla beraber duydum.

9- Temmuz 2018 tarihinde rehberin güncellenmesi ile ilgili hiç bir gelişme olmayacağından emin olunca göreve başlayışımın 3. yılında 30 sayfalık "Kızılay Yıllardır Güvensiz Kan Mı Alıyor?" başlıklı bir günde yazdığım yazıyı sadece rehberin düzeltilmesine yönelik bir garanti olması açısından sosyal medya ve medya ile paylaşacağımı söyleyen bir maili yöneticilere gönderdim. 

10- Kızılay Kan Hizmetleri'nde üst düzey bir yönetici ile görüştüm. Derdimi anlatamadım. Anlatamadıkça sinirlendim.

11-Daha sonra yaptığımız görüşmeyi gözden geçirip yöneticiden özür dileyip Kızılay'da gördüğüm sorunları anlattım ve rehberin bir an önce güncellenmesi gerektiğini söyleyen bir mail attım. 

12- Eylül 2016'da açtığım şikayet formuna anlamsız bir cevap geldi. Normalde 1 haftada kapatılması gereken MEŞ 2 yıl aradan sonra kapatılmıştı. Bu cevaba yapılması gerekenleri anlattığım bir mail daha yazdım. Ardından 5 Ağustos'ta aldığınız kararların bilimsel dayanağını görmek istiyorum şeklinde mail attım cevap alamadım.

13- Ardından 17 Ağustos'ta blöf olarak attığım maile Kızılay tarafından resmi olarak skandal bir cevap verildi.

14- 18 Ağustos'ta gönderilen yazıya ne kadar sinirlensem de güzelce bir kez daha kanıtlarımla cevap verip amacımın daha iyi bir rehber hazırlanması olduğunu bir kez daha anlattım. Daha iyi hazırlanmış bir rehberin hiç kimsenin zararına olmayacağını belki de yirminci kez söyledim.

15- Ardından doktorların hepsine anket ve test soruları gönderdim. Doktorlara gönderdiğim mail'de yöneticilerin istifasını talep ettim.

16- Medikal Koordinatör tarafından arandım. Komisyon kuralım düzeltelim cümlesini sonunda duydum. Fakat 2 saat geçtikten sonra iptal olduğunu öğrendim. Doktorların test ve anket sonuçlarını yayınladım.

17- Personeli kışkırttığımdan dolayı Tazminatlı olarak iş sözleşmemin feshi nedeniyle son savunmamı yazdım.

18-  Türk Kızılayı çalışanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğum iddia edilerek tazminatsız olarak iş sözleşmemin fesih edildiğini tebliğ ettim.

19- 15:35'de tebliğ ettiğim yazıdan yarım saat sonra rehberin revizyon haberini mail üzerinden aldım. Bu rehber öyle ya da böyle bir şekilde düzeltilecek diyerek verdiğim sözü tuttum.

20- Yüzüm ak, başım dik, onurlu bir şekilde hakkımı helal etmeyerek kurumdan ayrıldım.

1- Mart 2016'da Attığım Mail Ve Cevap

Kimden: Muhsin Güllü
Gönderildi: 23 Mart 2016 Çarşamba 13:54
Kime: ......
Konu: Rehber Hakkında

İyi günler, rehber hakkında bazı sorularım olacaktı.

Epilepsi için şu şekilde yazıyor İlaçla tedavi gerektirmeyene ve son 3 yılda nöbet geçirmeyene kadar.  Bu şekilde olunca bir hasta 2 yıldır İlaç içmiyor ve 8 yıldır nöbet geçirmeyince kan verebiliyor mu?  Son 3 yıl ibaresi hem İlaç hem nöbet içinse cümlenin başına konmalıydı.  Yabancı kaynakların bazılarında ikisi beraber diyor bazılarında sadece nöbet diyor. Avustralya da mesela sadece son 3 yılda nöbet geçirmeme şartı var.

İkinci sorum ise uyuşturucu kısmı yine çok yüzeysel atlanmış. Kokain Esrar ve Eroin hakkında bilgi var fakat İstanbulda kullanımı çok yaygın olan Bonzai, jamaican gibi sentetik dumanla içilen uyuşturucular, özellikle extacsy gibi haplar, lsd hakkında herhangi bir bilgi yok.

Üçüncü sorum tüp bebek tedavisi için tedavi alan kadın ve erkeklerin aldığı hormon ilaçları hakkında olacak. Bu konuda ne yapıyoruz listede yok fakat bir çoğu teratojen olarak geçmekte. Listede bulunmayan ilaçların hepsinden alabiliyor muyuz yoksa kategorisine bakıp mı hareket etmeliyiz?

Cevaplar için teşekkür ederim.  İyi günler dilerim

Gönderen: ......
Gönderildi: 23 Mart 2016 Çarşamba 20:24
Kime: Muhsin Güllü
Konu: YNT: Rehber Hakkında

 

Merhaba
Epileptik hastalarda donasyon krizi yetikleyebilmektedir. Bu nedenle ilaç tedavisi altindakilerden bagis kabul edilmemelidir. Son dozdan sonra 3 yil kriz gecirmemisse kabul edilebilr.
Uyusturuculardan enjektable olanlar enjektor paylasimi nedeniyle kesin redde girer. Uyusturucu kullananlar ayni zamanda cinsel yolla bulasan hastlar acisindan riskli oldugu icin en az 1 yil red edilmelidir.
Steroid grubu ilclar ise ozellikle kas gelistirici maksatla kullanan grupda enjektor paylasimi riski nedeniyle red edilmelidir. Bu grubdaki diger ilaclar ise kisinin hastaligi goz onune alinarak red edilmelidir. Teratojenik risk grubunda steroidler donasyon acisindan yer almamaktadir.
Saygilar

 

Mail

2- Eylül 2016'da Açtığım Memnuniyet Eleştiri Şikayet Formu

“Ulusal Kan ve Kan ürünleri Rehberi 2016 yılında yayına sunulmuştur. Emeği geçen herkese kendi adıma teşekkür etmekle birlikte özellikle Sıtma başta olmak üzere rehberdeki eksikleri sahada çalışan bir doktor olarak yazacağım.

1- Sıtma

Bir önceki rehberde ve şu an yürürlükte olan rehberin taslak vaktinde Sıtma ile ilgili madde şu şekildeydi "3 yıl içinde 6 aydan uzun süre sıtma riskinin olduğu ülkelerde kalmış kişiler 3 yıl boyunca kan veremezler ya da sıtma antikor testinin sonucu ile verebilirler. Fakat yeni rehberde bir hekim olarak anlamlandıramadığım şekilde 3 yıl reddi kaldırılmış ve isterse kişi önceden kan vermiş olsun ya da sadece riskli ülkede doğmuş olması nedeniyle Türkiye’de hemen hemen uygulaması olmayan Sıtma Antikor testi istenmektedir. Bu sahada oldukça karışıklığa yol açmakta ve Kan veren, zamanını bize ayıran gönüllü vatandaşlarımızla doktorlar arasında çatışmaya neden olmuştur. Bağışcıların hepsi daha önce kan verdik şimdi niye veremiyoruz demektedir. 418493-204.02.02-E.49941 nolu 20 Haziran 2016 yılında gönderilen Yeni rehberler hk.  Konulu yazıda kanımca bu hatalı uygulamaya devam edilmesi söylenmiştir. Aynı yazıda rehberde yer alan listenin uygulamada olması söylenmiştir. Fakat rehberde güncel bir malarya haritası istenmektedir. Rehberde yer alan liste 2010 yılında yayınlanmış 6 yıllık bir listedir. Listede bulunan bir çok ülke Suriye İran gibi şu anki güncel listede bulunmamaktadır. Dünya sağlık Örgütünün yayınlandığı güncel listeye şu adresten ulaşılabilmektedir. http://www.who.int/ith/2016-ith-county-list.pdf?ua=1 Fark edileceği üzere yıllardır bu listede bulunan Türkiye çok limitli bulaş ile dahi olsa listede yerini almaktadır. Peki kendi ülkemiz bu listede varken bu kadar katı bir düzenleme getirilmesi şart mıdır? (Central For Disease Control And Prevention derneğinin listesi için: https://www.cdc.gov/malaria/travelers/country_table/a.html)

Sıtma riskli ülkeler arasında gösterilen ülkemizde rutinde değil hemen hemen hiç bir hastanede yapılmayan Sıtma Antikor Testi istenirken ülkelerinde sıtma gözükmeyen ülkelerde kurallar ise şu şekildedir.

a) A.B.D Kızılhaçı (Kaynak: http://www.redcrossblood.org/donating-blood/eligibility-requirements/eligibility-criteria-alphabetical-listing)

Malarya tedavisi gördüyseniz 3 yıl aradan sonra, Malaryanın bulunduğu bir ülkeye ziyarette bulunduysanız ziyaretten 1 yıl sonra eğer 6 aydan uzun süre yaşadıysanız 3 yıl boyunca kan veremezsiniz.

Alınan kanlara yapılan testler arasında Sıtma Antikor Testi yok. (Kaynak: http://www.redcrossblood.org/donating-blood/donation-faqs#Blood_Safety)

b) İngiltere'de Kan Bağışını Gerçekleştiren NHS Blood And Transplant (Kaynak: https://my.blood.co.uk/knowledgebase/travel)

Türkiye'de de benzer bir liste gerçekleştirilmesinin uygun olduğunu düşünüyorum. Tüm ülkeler hakkında tek tek açıklamaların olduğu ve bölge bölge kan bağışına engel durum olup olmadığı sorgulanıyor. Mesela biz Bakü doğumlulardan Sıtma Antikor Testi getirmedikleri sürece kan alamazken İngiltere, Kasım Mayıs ayları arasında yapılan ziyareti Sıtma bulaşı için risk görmüyor. Mayıs Kasım ayları arasında ise Kura nehrinin güneyine gidildiyse 6 ay beklenmesi isteniyor.

İngiltere'de bulabildiğim kadarıyla uzun süreli yaşam ile ilgili herhangi bir uygulama yok. Fakat Sıtma riskli bir ülkede doğmuşsak eğer o ülkeye ziyaretimiz olursa 6 ay geçmesini istiyorlar.  (Kaynak: https://my.blood.co.uk/KnowledgeBase/Index/M)

Alınan kanlara yapılan testler arasında Sıtma Antikor testi var. (Kaynak: https://www.blood.co.uk/the-donation-process/further-information/tests-we-carry-out/)

c)  Almanya Kızılhaçı

Tam emin olmamakla birlikte Sıtma riskli ülkeye gittikten sonra 6 ay boyunca kan verilemiyor. (Kaynak: http://www.blutspende-plasmaspende.de/zulassung-ausschluss/zeitweilige-ruckstellung-vom-blutspenden-welche-grunde-fuhren-zu-einem-temporaren-ausschluss-fur-blustpender/)

Alınan kanlara yapılan testler arasında Sıtma Antikor testi yok. (Kaynak: http://www.drk-blutspende.de/blutspendedienste/sicherheit-fuer-spender-und-empfaenger.php)

d) Avustralya Kızılhaçı

Sıtma bulunan ülkeye ziyaret ya da Sıtma riskli bölgelerde 6 aydan uzun süre yaşadıysanız Papua Yeni Gine harici Plazma hemen verebiliyorsunuz. Tam kan ve Platelet için ise döndükten 4 ay sonra verilebiliyor. Fakat bu durumda Sıtma Antikor Testi yapılıyor eğer sıkıntı yoksa kan bağışında engel bulunmuyor.  (Kaynak: http://www.donateblood.com.au/faq/travel)

Elimden geldiğince belli başlı ülkelerin Malarya Riskli Ülke Ziyareti sonrası yaptıklarını yazmaya çalıştım. Daha detaylı bir listeye eminim konuyla ilgilenen çalışanlar ulaşabileceklerdir. Şahsi fikrime göre bu sorunun en mantıklı ve güzel çözümü İngiltere Modelidir. Sıtma Riskli ülkelerin Sıtma görülen bölgelerine ziyaret var ise formda bu belirtilir ve bu kişilere Sıtma Antikor Testi yapılır Kızılay tarafından. Eminim Türkiye'de her gün bu Sıtma Riskli ülke ziyareti nedeniyle kan veremeyen yüzlerce insan oluyordur. Geçici Şartlı Red sistemi gelmediğinden ötürü bu ülkelere ziyaret sonrası redler bir çok kez kayıt altına alınamıyor. Eğer Sıtma Antikor Testi maliyeti fazla ise şahsi fikrimce mutlaka Sıtma Antikor Testi isteme zorunluluğu kaldırılmalı ve eski kurala dönülmelidir. Eğer bu kural mutlaka şart ise en azından daha önce kan vermiş kişilere ne açıklama yapmamız gerektiği bir yazı ile doktorlara bildirilmelidir. 15 kere kan vermiş kişiyi yeni kural nedeniyle maalesef geri çevirmekteyiz ve bir çok kişi oldukça sinirlenerek ve kuruma küserek bağış alanını terk etmektedir. Sıtma konusunda umuyor ve diliyorum ki bu uygulamadan geri dönülmelidir. Ayrıca rehberde 49. sayfada şu şekilde bilgi verilmektedir: "Kan toplayan kan hizmet birimleri, birim içerisinde güncel bir malarya haritası veya malarya açısından riskli ülkeler veya bölgeler listesi bulundururlar."  Güncel liste denilip ardından 2010 yılının listesinin verilmesi ne derece uygundur? Ayrıca şu an sahada çalışan doktorlar kan alım işlemini Güncel listeye göre mi yapmalı yoksa rehberdeki ülke listesine göre mi yapmalıdır?

2- Uyuşturucu

Rehberde uyuşturucu kullanımı hakkında bilgi sadece Esrar, Kokain ve Eroin hakkında verilmektedir. Geri kalan uyuşturucuların red süresi nedir? Özellikle gençler arasında çok yaygın olan Bonzai gibi sentetik fakat duman ile alınan uyuşturucular için Esrar gibi mi düşünülmeli yoksa farklı bir yaklaşım mı sergilenmelidir. Aynı şekilde yine gençler arasında oldukça yaygın olan Hap(Ectasy türevleri), LSD, Meth gibi uyuşturucular hakkında rehberde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

3-Takı İçin Cilt Deldirme Cerrahi ve Dövme

Hepatit bulaş riskinin en fazla olduğu Diş Çekimi sonrası 1 hafta geçmesi yeterliyken. Aşağı yukarı tüm Dünya'da geçici red süresi 4 ay olarak kabul edilen Cerrahi işlem, Takı için Cilt Deldirme ve Dövme için bizlerin de gelişmiş ülkeler gibi Nat çalışması yaptığı halde 1 yıl red vermemiz bağışcı sayısını azaltmaktadır. Tamamen steril şartlar altında yapılan bir Ameliyat sonrası mı Hepatit Bulaş riski fazladır yoksa sokak arasında ruhsatlı bir diş hekiminde yapılan diş çekimi daha fazladır?

4-İnsülin Kullanımı

Hayatında bir kez şekeri artıp acile giden bir hastaya serum içerisinde insülin verilse dahi kan alamıyoruz. Amerika, Avrupa, Avustralya dahil hiç bir ülkede İnsülin red nedeni olarak kabul edilmiyor. Biz neden kabul ediyoruz?

5-Red Nedenleri

Bir sonraki rehberde Red nedenleri açık açık yazılsa mesela Eroin kullanımı: Paylaşılmış enjektör olduğundan dolayı red nedenidir. Kalp Hastalığı: Bağışcıyı koruma adına kısa bir zamanda yüklü miktarda kan alındığından dolayı red nedenidir şeklinde yazılırsa hem hekimin bağışcıya bilgi vermesi daha kolaylaşacaktır hem de biz çalışanlar açısından büyük kolaylık sağlacaktır. Şahsen Levotiron türevi ilaçlarda kan verebiliyorken Thyromazol içen bağışcının kan verememesinin nedenini maalesef bilmiyorum.

1 yılımı henüz doldurdum. Allah izin verirse daha uzun yıllar Kızılay ailesine onur ve gurur ile hizmet edeceğim. Bu Meş'i açmamdaki en önemli neden daha fazla donörden kan bağışı almamız ve daha fazla hastaya yardımcı 0olmamız yardımcı olmak. 2016 yılında hazırlanmış olmasına rağmen hemen hemen hiç bir red kriterinde düzeltme yok bu da maalesef bağışcı sayısını düşüren en önemli faktör. Zaten ülkemizde bağışcı sayısı azken elimizde olan gönüllü insanları ise nedenini anlayamadığım(dünya kriterlerine bakarak) bir şekilde çeşitli nedenlerle reddiyoruz.

İyi çalışmalar dilerim.”

Kanıt 1 

Kanıt 2

Kanıt 3

Kanıt 4

Meş

3- Kızılay Yöneticisine Atılan Mesaj

19 Eylül 2016 tarihinde gönderdiğim mesaj.

Kanıt 1

Whatsapp1

4- Meş Sonrası Verilen Eğitim

Açtığım Meş sonrası Tüm Türkiye'de Kızılay tarafından eğitim verildi. Bu eğitimde hazırladığım dosya ve merak ettiğim konularla ilgili bir çok soru sordum fakat hiç birine doğru düzgün cevap alamadım. Gürcistan'ın 2016 yılında Sıtma Listesinden çıkarıldığını, erkek erkeğe cinsel ilişkinin tüm dünyada red olarak kabul edildiğini duydum. Bu rehberin düzeltilmesine yönelik ısrarlı cümlelerim red kriterlerini düzeltmeye gerek yok cevabını almama neden oldu. Aynı eğitimde bir internet sitesi yapılacağı söylendi ve görev almak isteyenler soruldu. Görev almak istediğimi belirttim. İletişim bilgilerimi bırakmama rağmen geri dönüş olmadı.

Eğitim

5- Kızılay Yöneticisine Gönderilen Sunum

Kızılay'da yönetici olarak çalışan bir doktora Rehber ve diğer konular hakkında bir sunum attım.

Kanıt 1

Whatsapp2

6- Mayıs 2017'de Açılan Düzeltici Önleyici Faaliyet

7 Mayıs 2017 tarihinde Düzeltici Önleyici faaliyet açıp bir kez daha rehberin güncellenmesi gerektiğini üstlerime şu yazı ile bildirdim.

“Faaliyet: Gelişmiş ülkeler gibi her yıl Kan Bağış Ulusal Rehberi’nin güncellenmesi gerekmektedir.  Rehberin baştan sona kadar güncellenmesi mümkün değilse özellikle red kriterleri, Malaria, West Nile Virüs, Chagas gibi hastalıkların endemik ülke listesi her yıl güncellenmelidir. Rehberi yenilemek mümkün değilse iç yazı ile yeni kriterlerin çalışanlara bildirilmesi bağış sayısını ve hasta güvenliğini arttıracaktır. Eylül 2016 yılında konu ile ilgili açtığım Meş’e cevap gelmediğinden ötürü düzeltici faaliyet açmayı uygun gördüm.

Örnekleme Özet: 2016 yılında yayına sunulan kan bağış rehberinin eksiklerini tamamlamak ve her yıl güncellenen bir rehber çıkartmak”

 

Maalesef bu açtığım düzeltici faaliyete de herhangi bir cevap alamadım.

Kanıt 1

Döf

7- İnternet Sitesinin Açılışı

Site

Açtığım resmi kayıtların hiç birine cevap verilmeyince, Türkiye'nin halk sağlığını korumak adına kendim bir internet sitesi açmaya karar verdim. Çünkü hem ülke listeleri olsun hem bazı ilaçlar olsun hem de bazı hastalıklar olsun rehber oldukça yetersiz yer yer de bir çok yanlış içeriyordu. Yüzlerce saatlik mesaiden sonra elimden geldiğince ekipte çalışan doktorlara yardımcı olması amacıyla buradaki siteyi kurdum. Medikal Koordinatöre ise şu şekilde bir mail attım fakat maalesef yine cevap alamadım.

"Gönderen: Muhsin Güllü
Gönderildi: 14 Kasım 2017 Salı 15:30
Kime: .....
Konu: Merhabalar Sayın Hocam

 

İyi günler Sayın Hocam,

Bireysel çabalarımla www.kanvercanver.net adında bir internet sitesi kurdum. Kızılay'a yeni başladığımda sıkıntı çektiğim red listesine ulaşabilme, rehberimizde bulunmayan hastalıklar hakkında bilgi, güncel coğrafik risk indeksi, etken maddelerin piyasa isimlerini siteye elimden geldiğince ekledim. Siteyi Kızılay'da çalışan doktorlara da ulaştırmak istiyorum fakat bir sakıncası var mı merak ediyorum. Umarım aylarımı alan bu çalışmayı beğenirsiniz. Okuyup zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

İyi günler."

8- Ekip Liderleri Toplantısı

Toplantı

Tam konu hakkında ne yapacağımı bu rehberin düzeltilmesi için hangi yola başvurmam gerektiğini kara kara düşünürken Kızılay tarafından düzenlenen Ekip Liderleri Toplantısına katılmak için görevlendirildim. Bu toplantıda her ilden doktor ve hemşire arkadaşlarla birlikte Kızılay'ın Kan Hizmetlerin'de çalışan yöneticileri de bulunmaktaydı. Rehberle ilgili her oturumda rehberin düzeltilmesi gerektiğini, mutlaka rehberde olması gereken bazı ilaçların olmadığını, Sıtma listemizin güncel ve doğr olmadığını anlattım. Burada bir yönetici tarafından "Çok detaylı bir ilaç listesi hazırlıyoruz. Çok yakında elinizde olacak" cümlesini tüm oturuma katılan doktorlarla beraber duydum. Toplantının son gününde Kızılay'ın Kan Hizmetlerinde çalışan aşağı yukarı tüm yöneticilerin bulunduğu Soru-Cevap bölümünde söz alıp aşağıdaki metni okudum.

"Merhabalar, Bursa KBM’den doktor Muhsin Güllü eğer izniniz olursa bazı konularda diyeceklerim olacak. Eğer araya girmeler olmazsa toplam 12-13 dakikanızı alacağım. Baştan söylemek isterim ki üslübum eğer sizlere sert gelirse bu ukalalğımdan ya da kötü niyetimden dolayı değil ekmek paramı kazandığım Kızılay’ı daha iyiye ve ileriye taşıma çabamdan ya da cehaletimden kaynaklanmaktadır.

 

İlk olarak şu soru ile başlamak istiyorum. Kan sayısını güvenli bir şekilde nasıl arttırabiliriz? bu sorunun cevabına herkes rehberin ret driterlerinin güncellenmesi olarak cevap verecektir. Temmmuz 2015’de Kızılay’da göreve başladım. Göreve başldığımın ikinci ayında rehberdeki eksikler gözüme çarpmaya başladı. Bana şöyle denmişti o zamanlar “Yeni rehber çıktığında bütün sorularınıza cevap bulacaksınız” Oysa ki yeni rehbein taslak halini kullanıyordum ve önceki rehbere göre arasında NSAİİ trombosit yapımı dışında önemli bir değişiklik yoktu. 23 Mart 2016’da ... Bey’e rehber hakkında başlıklı bir mail attım. Aldığım cevapta sorduğum sorulara cevap alamadım fakat epilepsi konusunda yaptığım öneri rehber çıktığında kaale alınmıştı. Fakat uyuşturucu ve teratojenik ilaçlarla ilgili hiç bir şey yazmıyordu. Aylar geçtikte rehberdeki eksiklikler artık beni tam anlamıyla rahatsız etmeye başladı. Sorular içinde Romatolojik hastalık soruluyordu fakat rehberde hiç bir tane dahi romatolojik hastalıkla ilgili red süresi ya da bilgi yoktu. immunsupresan kullananlardan acaba kan alan var mıydı? Şantı olan bir kişi bağış yapabilir miydi? Viral hemorajik hastalıklarda ne oluyordu? Sık sık FMF hastaları geliyordu Yaklaşım nasıldı? Rehberdeki eksikleri saymaya başlarsam ayrı bir oturum yapmamız gerekir. Ondan burada kesiyorum. Daha sonra en önemli konu rutinde NAT uygulayan hiç bir ülke cerrahi işlemlere 12 ay red değil 6 ay red veriyordu. Evet her kan bağışı alan kurum Kızılay gibi rutinde Nat bakmıyordu. Fakat çok mu zordu Nat uygulayan kurumlarda 6 ay uygulanmayanlarda 12 ay yazmak merak ediyorum. Malarya listesi ise ayrı bir faciaydı 2016’da yayınlanan ve tüm Türkiye’de kullanılacak olan rehberde 2012’den kalma bir liste vardı. Listede 2013 yılında listeden çıkarılan Gürcistan varken sıtmanın cirit attığı Myanmar yoktu. Rehberdeki konuları şimdi gelip burada anlatmak uygun değil diye düşünenler olabilir. Şimdi bu durumun düzeltilmesi için yaptıklarımı anlatacağım. Konu ile ilgili MEŞ açtım zira ilk yapılması gereken bu eksiklerin bir doktor tarafından fark edildiğini ve kayıt altına aldığının farkına varılmasını istedim MEŞ’ten iki hafta sonra doktor eğitimleriyle ilgili yazı geldi. MEŞ açıktı ki hala 1 yılı aşkın süredir açık duruyor fakat dedim sorduğum sorulara cevap alabilirim belki fakat maalesef hiç bir soruma cevap alamadım. O gün ... hocama son bir soru sordum siz bu rehberden memnun musunuz içinize siniyor mu diye Evet sonuna kadar diye cevap aldım. Ben maalesef .... hocam rehberin red kriterlerine her göz gezdirdiğimde üzülüyorum. Bunun dışında konuyu Whatsapp’ten anlattım, sunum gönderdim fakat yine sonuç alamadım. En son dedim ki ben oturayım diğer İngilizce rehberlerin red kriterlerini elimden geldiğince çevireyim. Çünkü rehberin hazırlanırken İngilizcesinin okunmadığı bellliydi. Saatlerimi verdim, çevirdim cebimden 500 lira para verip siteyi açtım ve ..... Bey’e siteyi anlatan bir mail attım. Belki dedim aaa bunlar rehberde yok muymuş denir de düzeltilir dedim fakat mail’e hiç bir cevap alamadığım gibi hakkımda Kızılay’ın sitesine rakip site yapmış denildiğini duydum. Yahu ben de Kızılayıcıyım ne rakibi belki düzeltilir rehber belki süreci hızlandırırım dedim yine olmadı. Sonra bu toplantıda ismimi gördüm ve dedim ki Muhsin işte bu son şansın ve dün oturup sabah 5’e kadar bu söylediklerimi kağıda döktüm. Bulaşıcı Hastalıklar Şube Müdürüyken tecrübe ettiğim bir konu var. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar ondan dolayı bu konuşmamı kayıt altına aldığımı belirteyim. İlk konunun sonuna geldim. Bakın Kızılay’ın şu an ivedilikle tüm gücüyle gerekirse Cumhurbaşkanı danışmanlarının kapısında yatıp bir an önce rehberi güncellemeye başlaması gerekir. Bu rehber yüzünden günde yüzlerce belki de binlerce kişiden kan alınamıyor yine yanı sayılarda alınmaması gereken kişilerden kan alınıyor. Bunun vebalini ödeyemeyiz.

 

Şimdi ikinci konuya geçiyorum. Yeni sistemle beraber KBM’lere dağıtılan doktor bilgisayarlarında neden son jenerasyon 2 Gb bir ekran kartı var. Bilmeyenler için ekran kartı oyun oynamaya yarar ve bir laptopta fiyatı yükselten en önemli parçadır. Hayır eve de götüremiyoruz götürebilsem oyun oynayacağım ama yok. Aynı işi yapabileceğimiz bir bilgisayarı en az bin lira daha ucuza mal ederim. Şimdi bu ihalenin teknik şartnamesini hazırlayan, alımını yapan kişiler hiç mi içiniz sızlamadı yoksa hiç mi bilginiz yoktu? Her ne olursa olsun bu konu çok üzücüdür.

 

Üçüncü konu ise çalışanların fiziki şartları hakkında. Her ne kadar burada öğrendiğim kadarıyla KBM’lere yeni araçlar gönderilecekmiş. Fakat bir  tane yetmez çadır ekipleri kalkana kadar her KBM’nin şartları düzeltilmelidir. 1970 model otobüsün içinde 5 bin liralık el terminalleri, 2800 liralık laptop ve yazıcılar ile çalışıyoruz ki bu 1970 model otobüslerle tek yönlü dağ ilçelerine gidiliyor. Allah korusun o şoförlerden birine bir şey olursa ne yaparız, nasıl anlatırız? Başakşehir’de çalışan arkadaşlarım şöyle diyecektir ah hocam ah Sefaköy’de sidik kokusunun içinde buz gibi havada çalışmaktansa 1970 model de olsa otobüs daha iyidir. Uzatmayacağım çünkü zaten bu konuda her çalışan şikayetçi. 2,5 senedir bir değişim yok fakat ben hala benim hala umudum var diyorum.

 

Gelelim bir başka konuya eğer bir fabrika tehlikeli ya da çok tehlikeli sınıfına giriyorsa KBKU’lara mutlaka söylenmeli hatta kural çıkarılmalı ki bu fabrikalara asla kan bağışına gidilmemelidir. Bakın bir kişi sadece bir kişi kan verdikten sonra reaksiyon geçirip presin altında kalırsa Kızılay’yın yıllardır oluşturmak için çabaladığı tüm imaj yerle bir olur.

 

İki tane de önerim var Kızılay bir aplikasyon çıkartmalı ve kişiye formda sorulan sorulara buradan cevap vermesi kişiye randevu numarası verilmesi ve doktorun bu cevapları bilgisayarda görmesi bağışa gelen kişiye de internetten … nolu randevu numarası ile kaydını açtığım formda bahsi geçen sorularaı kendim cevapladım ve günceldir diye bir yazı ile imzalanması sonucunda hem zamandan hem kağıttan hem de mahremiyet konusunda kesin çözüm sağlayacaktır. Diğer önerim de e-imza eğer personele e-imza alınırsa okumadan atılan tebliğ tebellüğler oldukça azalacaktır. 25 Ağustos’ta yayınlanan Malarya yazısından haberdar olmyan ve hala Gürcistan’a gidenlerden kan almayan doktorlar var bilginiz olsun.

 

Gelelim tüm çalışma arkadaşlarımın bana kızacağı konuya prim sistemi mevcutken güvenli kan alımından bahsedilemez. Prim yerine maaşa sabit ek bir gelir konmalıdır. Eğer sayı düşer kokusu var ise istatistiksel olarak dramatik düşüşler tespit edilir ve savunma istenir. Savunmaya göre de kişiyle çalışıp çalışılmayacağına karar verilir. Bir sağlık kurumunun çalışanlarında olmasın gereken en önemli özellik iş ahlakıdır.

 

Diyeceklerim bu kadardı dinlediğiniz için sabrınız için teşekkür ederim. Son olarak eğer rehber konusundaki çabam yine sonuçsuz kalırsa bilin ki hevesli, hırslı, istekli genç bir doktorunuzu ekiplerde tüm hevesi kaçmış şekilde fakat yastığa kafasını rahat koyduğundan emin olarak emekliliğini beklerken bulabilirsiniz.”"

Bu konuşmanın ardından bir çok tebrik aldım. Yöneticilerden rehberin düzeltileceğini ve komisyona çağrılacağımı herkesle beraber duydum. Ses kaydı yaptığımı direkt olarak yüzlerine söyledim. Yöneticilerden buradan kovulmayacaksın. 10. köy olmayacaksın cümlesini yine herkesle beraber duydum. Yaptığım konuşma aldığım tebrik ve alkışlar nezdinde düşünülürse oldukça yerinde ve başarılı bir konuşmaydı.  Güzel dille, resmi yollarla yaptığım başvuruların hepsi sonuçsuz kalmıştı fakat hem oturumlarda hem de son gün yaptığım konuşmanın sertliği düşünüldüğünde kesinlikle rehberin güncelleneceğine ya da en azından kritik hatalarda ivedilikle revizyona gidileceği beklentisi herkesle birlikte benle de oluşmuştu. Çünkü kamu sağlığı tehdit ediliyordu ve bunu saygı sınırları çerçevesinde yapabileceğim en sert üslupla yöneticilere bildirmiştim.

9- Blöf Maili

Toplantının üzerinden 7 ay geçmesine rağmen hiç bir düzeltme ya da düzeltmeye dair emare olmayınca kanaat getirdim ki güzellikle ya da resmi yollarla halkın sağlığını tehdit eden bu rehberin düzeltilmesinin olanağı yok. Ben de mecburen farklı bir yol seçmek zorunda kaldım. Göreve başlayışımın üçüncü yılında hiç hazırlanmadan oturup bir günde 26 sayfalık bir yazı kaleme aldım. Bu yazıda çoğunlukla abartılı cümleler kurdum ki rehberin güncellenmesi ivedilikle yapılsın. Ardından bu yazıyı yöneticilerden iki tanesine göndererek randevu talep ettim.

 

Bu bahsi geçen 26 sayfalık gayri resmi yazışma ve aldığım resmi cevaba 13. bölümde yer vereceğim.

Blöf
Randevu

10-Yönetici İle Görüşme

Bu görüşmede ısrarla rehberdeki hataların yenilir yutulur tarzda olmadığını; yazılarıma kim cevap vermediyse, rehberin bu şekilde kalmasına kim izin verdiyse hesap vermesi gerektiğini, bu konu hakkında soruşturma açılması gerektiğini defalarca ama defalarca anlattım. Tarafımın yazdığı hiç bir resmi kayda neden cevap verilmediğini, neden blöf maili atmak zorunda bırakılana kadar kâle alınmadığımı sordum. Rehberin hatalarının inanılmaz olduğunu bu durumun halkın sağlığını tehdit ettiğini bir an önce bu rehberin güncellenmesi gerektiğini belirtip zaten yazıyı basına falan vermeyeceğimi olayın öneminin kavranması açısından yazdığımı buradaki yöneticiye belirttim. Yöneticiden ise defalarca konunun Sağlık Bakanlığı ile alakalı olduğunu, doktorların bahsettiğim konuları bilmeleri gerektiğini dinledim.

Eğer Sağlık Bakanlığı'na bahsettiğim konular hakkında bir yazı yazılıp cevap verilmediyse tazminatımı ödeyip işten çıkacağımı net bir şekilde belirttim. Israrla olayın vahametini anlatmaya çalıştıkça sinirlendim. Karşı tarafın vurdum duymazlığı, aslında hiç bir şey olmamış gibi davranması beni her geçen dakika çileden çıkarttı. Sana hesap vermek zorunda değilim cümlesini duyduktan sonra bana hesap vermezseniz halka verirsiniz diyerek odadan çıktım. Yönetici tarafından arkamdan medikal koordinatör ile randevum olduğu söylendi.  Bu randevuya olanları defalarca yazı ile anlattığımdan ve Profesör olmuş bir hocaya kan bankacılığındaki kanun niteliğinde bilgileri anlatmamın ayıp olacağı gerekçesini yöneticiye bildirerek katılmadım. 

Özür

11-Özür Mektubu

Görüşmenin üzerinden bir ya da iki gün geçtikten sonra yaptığım görüşmenin rehberin bu şekilde kalmasına neden olanların hesap vermesi üzerine kurulu olduğunu fark edip yanlış yaptığımı anladım. Yazılı olarak planını çıkardığım konuşmamı tekrar okuduğumda ve olanları tekrar kafamdan geçirdiğimde her ne kadar sonuna kadar haklı olsam da davranışlarımın egoma yenik düştüğünü anlayıp Nurettin Bey'e aşağıdaki maili attım.

“Merhabalar .... Bey,

 

Öncelikle sabrınız, tahammülünüz ve zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. İlk olarak büyük bir özür borçluyum zira geriye dönüp baktığımda haklı olmanın verdiği gücün sarhoşluğuyla berbat bir üslup ve tavırla karşınıza çıktığımı düşünüyorum. Seçtiğim kelimeler, kullandığım cümleler, yüzümü kızartacak kadar utanç verici bir halet-i ruhiye içinde olduğumu gösteriyor. Umarım gençliğime verir, özrümü kabul edersiniz.

 

İyi bir insan olduğunuzdan eminim her ne kadar asli kusur meslektaş olmadığımızdan ötürü sizde olmasa da ortada bir an önce çözülmesi gereken bir yanlış var.  Sağlık Bakanlığı Kurulunun toplanmasından daha önce yayınlanacak TAMİM ile bahsettiğim ilaçları kullananlardan kan alınmaması lazım. Cuma günü oraya geldiğimde şöyle diyordum Cuma günü öğleden sonra Türkiye'ye bir yazı gidecek ve en azından alınmaması gereken kanlardan kan alınmayacak.  Fakat benim tavrımdan dolayı maalesef olmadı. Bahsettiğiniz sağlık kurulunun toplanması lazım görüşünü esas alarak mail'i aynı şekilde   ........ beye de attım umarım o bahsettiğiniz Kurul toplanma işlerini daha hızlı çözecektir.

 

Sıradan bir Kan Merkezi doktorunuz yanlış alınan kanları engellemek için yıllardır mücadele ediyor. Eğer bahsettiğiniz gibi açtığım MEŞ, Düzeltici Önleyici Faaliyet ya da sözel uyarılarıma istinaden Sağlık Bakanlığı'na bir yazı yazıldıysa ve cevap gelmediyse Sağlık Bakanlığı hesap vermelidir. Yaptığım tüm uyarılar kulak arkası edildiyse o zaman da kulak arkası edenler hesap vermelidir. Çünkü ....... Bey bu alınan kan yarın bir gün size bana ya da sevdiğimiz birine de gidebilir. Doktorlarımız yetersiz, alanında uzman değiller. Eğer şehir şehir gezip kendileriyle 5 dakika kadar sohbet edecek kadar zaman ayırırsanız demek istediğimi anlayacaksınız.  Detaylı ilaç listesi hazırlıyoruz çok yakında elinizde olacak diyen yöneticiler neden bu ilaç listesinin hazır olmadığını açıklamalıdırlar. Çünkü intermediate düzeyde İngilizce bilen ya da sadece Google ve bilgisayar kullanmayı bilen herkesin ulaşabileceği bilgiler bu bahsettiğim hayati bilgiler. Artık yalvarıyorum lütfen bir an önce bu yanlıştan dönelim.

 

Neden Sayın Hocamız ......... ile görüşmediğim konusuna vereceğim cevap daha önce üstte de yazdığım gibi haklılığın verdiği sarhoşlukla kendimi kaybetmem olacaktır. Sonuna kadar haklısınız ben kimim ki sizden hesap soruyorum. Ama birileri hesap vermeli ....... Bey belki de yüzlerce cana kast ettik farkında bile değiliz. İkinci neden ise koskoca Mikrobiyoloji Profesörünün bunların zaten farkına varmış olması gerektiğine olan inancım ve statüm gereği daha önce nasıl ..... Bey'e, ....... Bey'e derdimi anlatamadıysam hocamıza da derdimizi anlatamayacak olacağımı düşünmem. Bahsettiğim mevzular kan bankacılığında teori niteliğinde bilgiler olduğundan mütevellit üstüne konuşacak bir şeyim olduğunu zannetmiyorum Türkiye'nin en büyük derneği Kızılay'ın Medikal Koordinatörü zaten bu konulara hakim olmalı diye düşünüyorum. Bir de kişisel tecrübelerime dayanarak Google'a ........ kimdir yazdığımda daha önce ....... Üniversitesinde çalıştığını görmem ve aynı frekansta anlaşabileceğimizi düşünmeyişim. Benim hatam koskoca Profesör vakit ayırıp benimle görüşmeyi kabul etmişsse tüm bu önyargıyı kenara bırakıp gidip görüşüp yanlışları anlatmalıydım.

Ama yanlışlarımız o kadar su götürmez gerçekler ki anlatmaktan da karşımdaki otoritelerin bilmemesinden de sıkıldım.

Haklıydım, haksız konuma düştüm. Çünkü uysal halimin hiç bir sorunu çözmediğini deneyimleyip hırçın olmaya karar verdim. Fakat hırçınlık dediğim şimdi geriye dönüp baktığımda saygısızlık ve terbiyesizlikten başka bir şey değilmiş.  Yıllarca kâle alınmayışımın, yaptığım uyarıların kulak ardı edilişinin birileri hesabını vermeli fakat en başından beri unuttuğum buranın Türkiye oluşu ve Türkiye'de ideal olması gereken doğruların çoğu zaman doğru olarak görülmeyişi.

Tüm bu kopardığım yaygara sonucunda en kısa zamanda bu rehberin red kriterleri güncellemeye gidecektir diye düşünüyorum. Kızılay'da yönetici olmak istiyorum. Sizlerin yanında ekiplerde çalışan bağımsız birinin hataları söylemesi lazım. Bu Kan Hizmetleri'nin çok daha iyi duruma gelmesi demek. Sıfır iltimasla yönetici olmak çok zor olsa da en azından güncellenecek rehberin red kriterleri kısmına katkıda bulunmak istiyorum.

Bir kez daha tüm içtenliğimle özür diliyorum. Hatalı olduğunuza dair inancım beni çirkin ve kötü bir insanmışım gibi gösterdi. Oysa ki amacım gücüm yettiğince dünyayı güzelleştirmek. Buradan sonra düzeltilmesi/iyileştirilmesi gereken konulara dair düşüncelerim olacak.

1- Mutlu Personel Fazla Kan

Personel mutlu değil. Dışarıdan akıllı bir insan baktığında olayı garipsiyor. Kendi meslek grubunda çalışan diğer kişilere göre daha çok maaş verip insanları daha az çalıştırıyoruz. Peki nasıl mutlu değiller? İşe gitmek zorunda herkesin mutlu olamayacağı gerçeğini bir kenara bırakırsak ya şanslı olduklarının farkında değiller ya da çalışma şartları kötü. Kızılay'da üçüncü yılımı doldurdum ama ikisini de şanslı olduğumdan dolayı tecrübe edebildim. ..... Hanım şanslı olduklarının farkında değiller düşüncesinde ve bu tarz ile ... şehrinde kan bağış sayısı her sene rekor kırıyor. Peki adaletli mi?  Belli bir kan bağış sayısını toplamak zorunda olan Kızılay için adalet çok önemli olmayabilir. ..... Hanım, görevlendirme ile giden personelin yol mesaisini kendince haklı nedenlerden mi kesiyor? Bana göre Evet. Eğer personel merkeze gitmediği halde kartını verip başka personele okutturuyorsa, bundan dolayı kurum zarar uğruyorsa haklı. Evet personelden bazıları bunu haketti. Ama düzgün, işini doğru yapanlar haketmemiştiler. Yine de haketmeyen kesim şanslı olduklarını ve İstanbul şartlarında daha iyi şartlarda çalışamayacağını bildiklerinden tüm bu haksızlığı kabul etti. Personel hep mutsuzdu ve bu her ekibe yansıyordu. Sürekli bir sarı zarf gelme korkusu vardı. Evet ilk başladığım Temmuz 2015'e göre bağışcıya karşı davranış konusunda gelişme çoktu. Fakat personel mutsuzsa her ekip bir saatli bombaydı. Evet ...... Hanım'ın bu tavrını hak edecek personeller olmuştu fakat haketmeyenlerin de moral motivasyonu çok düştü. Daha sonra zaten .....'dan bir çok kişi tayin istedi. Sayıları bilmiyorum fakat ..... Hanım yönetiminde tayin istek sayısı hiç olmadığı kadar çok olmuştur. Evet bağış sayısı artmıştı dolayısıyla ....... Hanım başarılıydı fakat ya şu haber (https://www.evrensel.net/haber/322679/kizilay-calisanlarinin-servis-hakki-gasbediliyor) bu kadar az ses değil de personelin yolda geçirdiği ölümlü bir kaza sonucu ya da personelin intiharı sonucu gerçekleşseydi ne olurdu? Bu kurumumuzun aldığı çok büyük bir risktir. Şimdi gelelim çalışma şartlarının kötü olduğu düşüncesinde olan ve bu tarz ile yıllarca hedefini tutturamayan Bursa, Antalya, Trabzon gibi şehirlere kan bağış sayısı rekoru kırdırtan ......... ve ...... Beye. ...... Bey de sinirliydi eğer kişi hatalıysa bağırıp çağırıyordu ama hiç kimsenin aklında adalete dair bir soru işareti olmuyordu. ...... ve ....... bey herkesin anlayacağı şekilde özeten şöyle söyledi. "Evet çalışma şartlarınız kötü. Biliyoruz gece geç saatlerde çalışıyorsunuz çok zor bir iş yapıyorsunuz. Fakat daha iyi bir iş bulabiliyorsanız orada çalışabilirsiniz. Fakat biz sizi bu çalışma şartlarına rağmen mutlu edeceğiz. Sizler 1 yıl boyunca sokağa çıkıp bağışcı çevireceksiniz, ilçelere 3 ayda 1 gideceksiniz, güler yüzlü olacaksınız ondan sonra zaten insanlar alışacaklar. Bu şekilde çalıştığınız takdirde hem prim alıp iyi para kazanacaksınız hem de hedef tuttuğu zaman izin yapacaksınız. Sizi rahatlatacağız dediler." Bir çok yönetici gördüm fakat ..... Bey kadar iyisi ile karşılaşmadım diyebilirim. Eğer bir flebotomist kan bağış sayısını düşürtecek bir hareket mi yapıyordu? Alırım sizi komponente ya da sürdürürüm sizi diyordu ve sonuna kadar haklıydı eğer bir personel çalışmak istemiyorsa çalışmak isteyenlerin suçu neydi? Şoförlere ekiplerde 20 lira toplatıldı en iyi promotörün yapamayacağı kadar iyi promotörlük hizmeti alınmış oldu hem de Kızılay'a sıfır masraf ile. Bu şekilde doğru bir yönetim ile iki kişi Türkiye'yi dolaştı ve yıllardır hedefini tutturamayan illere hedef tutturdu rekorlar kırdırttı. Ben şansıma bu yönetim tarzı ile de çalıştım. Herkes mutluydu çünkü en basiti bir kere para tatlıydı üstelik izinli oluyordunuz. Hedefi tutturuyordunuz, tutturmak için canla başla çalışıyordunuz ondan sonra ise çocuğunuz eşinizle daha çok vakit geçiriyordunuz.  Arka planda artık ne olduysa bir anda bu başarılı yönetim anlayışı rafa kaldırıldı ve soruşturmalar açıldı. Şu an çalıştığım şehirde son dönemde hedef tutmuyor. Neden? Çünkü personel yine mutsuz artık kimse dışarı çıkıp bağışcı çevirmiyor, hiç kimse sayı düşük kaldı diye üzülmüyor. Çünkü sahada çalışan senin gelir getiren en önemli kalemine haksızlık yapılıyor. Tuvalete giderken niye kafanı kaldırıp dereceye bakmadın diye 220 bin liralık TDP'nin çöpe atılışının hesabı ondan soruluyor. Takip çizelgesi yok, kontrolü 4 saatte 1 başka bir birim tarafından yapılıyor, alarm sistemi devreye girmiyor, firma telefonla aramak yerine sadece mail atıyor çünkü bilgi işlem ip değişikliğini bildirmiyor, bölgenin TDP deposunun ...... Kan bağış merkezinde ne işi var gibi önemli konular varken flebotomistlerin hepsine ceza kesileceği söylentisi çıkıyor. Şimdi bu flebotomist nasıl gelen bağışcıya güler yüz göstersin? O gün merkezde çalışma şanssızlığı dışında hiç bir suçu olmayan flebotomiste 10 bin lira ceza verileceği söyleniyor. Bu personel ister istemez Kızılay'ı da batsın kan da almıyorum, adam da çevirmiyorum diyor.

Peki ne yapmak lazım? Personeli mutlu etmemiz ve düzgün çalışmayanın işten çıkarılması lazım. Bir kere tüm çalışanların aklındaki "Kızılay şimdiye kadar kimi işten çıkartmış da beni çıkartacak? En kötü dava ile geri dönerim" düşüncesini yıkması lazım. İşini layıkıyla yapmayanı iş vermemekle ödüllendiriyoruz. Bu düşünce yapısından sıyrılıp bu kişilerle Kızılay çalışmamalıdır. Yönetim, şu yasalar altında bile bir çok güzellik yapabileceği personelini mutlu tutar, iyi çalışmayanları cezalandırıp, şehir şehir dolaşıp derdini anlatırsa kan bağış sayıları rekor kıracaktır. 2 aylık denkleştirme dönemlerinde toplam 320 saat içerisinde başarılı personele blok izin hala verilebilir, personelin fiziki şartları Türkiye çapında yapılacak bir bağış organizasyonuyla çok kısa sürede düzeltilebilir.

2- İnternet Sitesi ve Teknolojik Gelişmeler

İnternet sitemiz çok kötü. Gelişmiş ülkeler arasındaki en kötü tasarıma sahip kan bağış organizasyonu sitesi diyebilirim. İnsanların elinden düşürmediği telefona uyumlu bir versiyonu dahi yok internet sitemizin. Çok daha sade, göz yormayan insanların siteye giriş amacına yönelik düzenlenmiş, red kriterlerinin bulunduğu çok daha kullanıcı uyumlu bir internet sitesi açmamız lazım.  Bizim İngiltere'den hiç bir eksiğimiz yok diyorsak internet sitemizin de en az onlarınki kadar iyi olması lazım. Telefonda www.kanver.org ve www.kanvercanver.net sitelerine girdiğinizde hangi site daha başarılı diye sorsak siz dahil herkes benim yaptığım siteyi söyleyecektir. Sıfır eğitimli bir kişinin Kızılay'ın kendi resmi sitesinden daha iyi bir internet sitesi yapamaması lazım.

Gelelim teknolojik gelişmelere; öyle büyük bir fırsat kaçırıyoruz ki bazı konularda öncü olabilme şansımız varken uzaktan bakmakla yetiniyoruz. Kızılay olarak şu kağıt işinden kademeli olarak kurtulmalıyız. Teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde kağıt ve depolama sadece zarardır.  Neden bizde İngilizler gibi uzaktan randevu ile kan bağışlayamıyoruz mesela? Devlet ile anlaşıp gerekli yasalar çıkartıp e-devlet uygulaması ile giriş yapılan bir telefon uygulamamız olsa güzel olmaz mıydı? Kişi soruları buradan okuyup cevap verse evet dediği sorulara açıklamasını yazsa doktor ekibe başlamadan bunlara bakıp eğer red gerektiren bir durum ise kişi boşuna sıra beklemese parmağını deldirmese güzel olmaz mıydı? Neden yapmıyoruz mesela bunu yabancı ülkeler yapıyor. Bizim neyimiz eksik? Düşünün sosyal medyada yapılacak reklamı "Kızılay kan bağışında devrim yapıyor. Eviniz rahatlığında kan bağışı yapıp yapamayacağınızı sıra beklemeden öğrenebileceğininz uygulamayı yayınlıyor" Bir çok kişi uygulamayı merak edip kan verecektir. Böylelikle kademeli olarak hem bu kağıt israfından kurtulacağız hem bağışcılar çok daha mutlu olacak hem personel daha az çalışmış olacak hem de sorulara güvenli cevap verme açısından daha güvenli kan alacağız.  Teknolojiyi kullanarak basit masraflarla çok iyi reklamımızı yapabiliriz. Bağışcı geldiğinde fotoğrafı çekilse kimliğini her seferinde çıkartmak zorunda kalmasa, bağışcı koltuğuna yattığında karşısındaki televizyondan bağıştan sonra yapılması gerekenlerle ilgili bilgi verilse bir sonraki bağış tarihi yazsa. Teknolojiye ve bilime sıkı sıkıya sarılmalıyız. Kurumu çağ atlatacak çalışanları değil teknoloji ve bilimdir.

3-  Personel Alımı

Çok kötü personel alımı yapıyoruz. Personel alımı konusu Türkiye'de çok sıkıntılı biliyorum fakat doktorlar için olan 2 aylık deneme sürecinden sonra mutlaka yazılı ve sözlü sınav yapılmalıdır. Sözlü sınavda psikolog, doktor, insan ilişkileri uzmanı olması gerekmektedir.  Ekip işi dinamiklik ister, günde ortalama 60 kişiye gülümsemek, iyi anlaşabilmek ister ve en önemlisi teknolojiyi iyi kullanmanızı ister ekip doktorluğu. Bağışcı bir ilaç ya da hastalık ismi söylediğinde en kısa sürede bu bilgiye ulaşabilmeyi bilecek, Türkçe'yi iyi kullanan, sabırlı ve sakin, güler yüzlü doktorlar almalıyız. Bana kalırsa sahada çalışan tüm personel benzer bir sınavdan geçirilmeli, bağışcıya yaklaşımı habersiz yapılacak denetimlerle belirlenmeli ona göre performans puanı verilmelidir.  Her kesimden insan ile birebir iletişimi en fazla olan personelini Kızılay ince eleyip sık dokuyup öyle seçmelidir.

Her düşündüğümde aklıma yeni şeyler geliyor. O yüzden daha fazla vaktinizi almayacağım. Bana fırsat tanırsanız bahsettiğim bu sorunların hepsine çözüm arayıp kan bağış sayısını kısa sürede çok arttırabilirim. Belki de gençliğin verdiği heyecanla o şekilde geliyor fakat hayallerim bu şekilde.  Hatalarımı anlayacak kadar zekiyim umarım siz de özrümü kabul edecek kadar alçak gönüllüsünüzdür. İyi günler ve iyi çalışmalar dilerim.“

Bu mailden sonra “Canın sağ olsun. Önerilerini incelettiriyorum” yazan bir cevap geldi. 

12- 2016'da Yılında Açılan Meş'e Cevap ve Önerilerim

Artık kesin rehber düzeltilecek diye düşünürken işler hiç beklediğim gibi gelişmedi. Yukarıda okuyabileceğiniz​ 2016'da yazdığım Memnuniyet Eleştiri Şikayet Formuna Kızılay tarafından sonunda cevap verildi. Fakat cevap maalesef yine  bilimsel gerçeklerden çok uzaktı. Yanlışlar sabitti ve bu durumun ivedilikle çözülmesi gerekiyordu. Çözmek isteseler beni kovduktan yarım saat sonra yaptıkları gibi güncelleme yapacaklarına dair mail atabileceklerini biliyordum. Fakat yine de 2 yıl önce açtığım MEŞ'e şu şekilde bir cevap geldi.

"Sayın Dr. Muhsin GÜLLÜ, merhaba;

24045 nolu MEŞ bildiriminize ilişkin olarak bu e-postayı yazmaktayım. Bildiriminizde geçen konular tarafımızca incelenmiştir…

Bu bildiriminize konu olan Malarya ile ilgili olarak, Ulusal Rehberin çıkışından sonra uygulamada karşılaşılan sorunlar nedeniyle, ekteki yazılar ile uygulama esasları bildirilmiştir… Son olarak, Sağlık Bakanlığına, konuyla ilgili hususlar öneri olarak da bildirilmiş olup bu yazıya, diğer bazı yazılarda olduğu üzere cevap alınamamıştır...

İdari olarak problemin çözümüne yönelik alınması öngörülen tedbirler, öncelikle mevzuatla doğrudan çelişmeme şartını karşılaması, bundan sonra da sahadaki uygulamanın kolay olup olmayacağı gibi çeşitli faktörler gözönüne alınarak belirlenmekte ve buna göre hareket tarzı belirlenerek problemin çözümü yoluna gidilmektedir…

Bununla birlikte, Ulusal Rehberlerimiz sonuçta bir kanuna ve bu kanuna dayanarak çıkan yönetmeliğe dayanarak bir bilimsel kurul tarafından hazırlanıp T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından çıkartıldığından aynı zamanda yasal olarak bağlayıcılıkları da mevcuttur. Bu kısıtlılıklar içerisinde çözümler oluşturulmakta, oluşturulan çözümlerin kurumsal olarak standart uygulamalar haline dönüşmesi beklenmektedir…

Bildiriminizde bahsedilen diğer konular, çeşitli platformlarda  ilgili makam ve kişilerle paylaşılmaktadır. Ulusal Rehberlerin revize edileceği ifade edilmesine rağmen henüz tamamı dahi yayınlanmamıştır. Zaman içinde gerekli diğer konuların da ilgili tüm Ulusal Rehberlere dahil edileceğini umut ediyor olmamıza rağmen, mevzuatta açık olarak yazılı hususların aksine bir uygulama gerçekleştirdiğinizde bu hususun doğrudan suç oluşturabileceğini bilmeniz; ve rehberlerin mevcut halinde yazılı olanın dışındaki durumlarda, özellikle bağışçının sağlığını veya alıcının sağlığını tehdit etmesi beklenebilecek hususlarda tedbirli olmak yönünde hareket etmeniz ve mesleki kanaatinizi bu yönde kullanmanız uygun olacaktır…   

Size iyi günler ve iyi çalışmalar diliyorum.

Dr. .........."

Bu maile .... Hanım ve ..... Hanım'ı da ekleyerek şu şekilde iki ayrı mail attım. Artık ciddi anlamda karşımda muhattap olan kişilerin beni anlamamakta özel bir çaba sarf ettiğini düşünerek üslubumu ve söylemlerimi iyice sertleştirdim.

1. Mail:

Merhabalar,

Zaman ayırıp cevap verdiğiniz için teşekkür ederim fakat açtığım MEŞ'in tarihine bakarsanız Eylül 2016 yılına ait olduğunu göreceksiniz ki o dönemde uygulamada Dünya Sağlık Örgütü'nün listesinden yıllar önce çıkarılan Gürcistan(2012) gibi ülkeler vardı ve bunun düzeltilmesini talep etmiştim. Malarya konusu çok geniş bir konu fakat biz bu konuya maalesef amatör yaklaşıyoruz.

Gönderilen yazılardan haberim var fakat yapılan uygulamalar maalesef yanlıştır ve bu kendi görüşüm değil, gelişmiş ülkelerin kan bağış politikasında yer alan uygulamalardır. Akıl almaz bir yazı ile yıllarca kan aldığımız yabancı uyruklu vatandaşlarımızdan bir anda kan bağışı almayı kestik. Bunun sahada 1 yılı aşkın süredir sıkıntısını çekiyorduk şimdi düzeltilir gibi oldu fakat maalesef son gönderilen liste de yine üstün körü hazırlanmış bir liste. Malarya listesinde yer alan ülkelerin bölge bölge listesi hazırlanmalıdır. Mesela Suudi Arabistan'da sadece Güney ve Batı eyaletlerinde sıkıntı vardır. Mekke, Medine, Taif gibi eyaletlerde sıkıntı yoktur. Dolayısıyla Hac vazifesini yerine getirenlerden İngiltere gayet kan almaktadır. Zaten Türkiye(özellikle Adana bölgesi) bu listeden yeni çıkarılmıştır.(2015 yılında Türkiye WHO'nun listesinde yer almaktadır) 2016 Eylül ayına göre listemizde bir düzeltme vardır fakat bu düzeltme çok amatörcedir ve hem Kızılay'a hem Türkiye Cumhuriyetine yakışmamıştır.

Yapılması gereken Sıtma-Antikor testidir. Yeni getirdiğiniz kuralda yoğun çelişkiler vardır. Mesela kişi malarya listesinde bulunan bir ülkede 3 yıldan uzun geçirdiyse sıtma antikor testi getirmeksizin kan veremez denmektedir. Sorularda bununla ilgili bir soru olmadığı gibi hazırladığınız listede ülkelerin geçmiş malarya listeleri de bulunmamaktadır. Mesela şu an listede olmayan bir ülke olarak Suriye'yi ele alalım. Suriye'nin listeden çıkarılma nedeni bildirim yapılmamasıdır. Şu anki durum göz önüne alınarak Suriyelilerden kan alınmamalıdır zira savaş şartlarında Sıtma bildirimi beklemek abesle iştigaldir. Yine de biz alacağız listede yok diyorsanız kişi eğer 1996 yılından önce Suriye'de doğdu ve 6 aydan uzun süre geçirdiyse eğer 1996 yılından önce Suriye'nin tüm bölgelerinde Malarya riski vardır. Daha bir çok böyle neye istinaden ülke listesinden çıkarıldığını anlamadığım ülke vardır. Uygulama yanlıştır ve bunun bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir. Şimdi samimi olarak

1- Kişi malarya riskli bölgede 6 aydan uzun süre geçirdiyse kan vermemelidir.

2- Yeni listede geçmişte listede olan ülkeler kaldırılmıştır.

Peki geçmişte listede olup o dönemde doğan kişilerden kan alarak doğru mu yapmış oluyoruz? Bu çok basit mantıksal bir çıkarımdır. Bölge bölge yıl yıl liste hazırlanmalıdır. Kızılay'a yakışan budur. www.kanvercanver.net sitesine girip Yurt dışı ziyaretlerine tıklarsanız İngiltere modelini anlayabilirsiniz. Malarya ile yaklaşım aşağıda yazdığım gibi olmalıdır.

Birleşik Arap Emirlikleri

Malarya Güncel Risk: Hayır = Yani şu andan itibaren ziyaret edip gelen için kan bağışı açısından bir risk yok.

Malarya Geçmiş Risk: Şubat 1996 tarihine kadar yılın tüm zamanlarında tüm ülke

Aralık 2011 tarihine kadar ülkenin doğu kısımları = Yani bu dönemlerde bu bölgelerde 6 aydan uzun süre geçirdiyse Sıtma Antikor testi istenmelidir.

Sonuç olarak bölgesel ve yıllık olarak güncel bir liste hazırlanmalıdır. Ülke listesi kendi hazırladığım sitedeki gibi sadece Malarya için değil diğer seyahat bazlı hastalıklar için de uygulanmalıdır. Malarya tek kanla bulaşan ve seyahat ilişkili hastalık değildir. Yaptığımız uygulama yanlıştır ve bu herkesin anlayabileceği basitlikte bir yanlıştır. Kızılay Sıtma-Antikor testi almalı ve bir kereye mahsus olmak üzere bu öyküyü veren bağışçılara Sıtma-Antikor testi yapmalıdır velev ki imkanlar dahilinde değilse bir an önce bahsettiğim gibi bölgesel ve yıllık bir liste hazırlanmalıdır.

 

Malarya konusunu anlatabildiysem ne mutlu şimdi geleyim diğer yazdıklarınıza

"Bununla birlikte, Ulusal Rehberlerimiz sonuçta bir kanuna ve bu kanuna dayanarak çıkan yönetmeliğe dayanarak bir bilimsel kurul tarafından hazırlanıp T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından çıkartıldığından aynı zamanda yasal olarak bağlayıcılıkları da mevcuttur. Bu kısıtlılıklar içerisinde çözümler oluşturulmakta, oluşturulan çözümlerin kurumsal olarak standart uygulamalar haline dönüşmesi beklenmektedir…

Bildiriminizde bahsedilen diğer konular, çeşitli platformlarda  ilgili makam ve kişilerle paylaşılmaktadır. "

....... Bey'e söyledim daha bir çok kişiye söyledim fakat derdimi anlatmakta sıkıntı yaşadığımı düşünüyorum. Ulusal Rehberin red kriterlerini yazanlar halkın sağlığını tehdit etmekten hesap vermelidir. Karşılaştığım en amatör liste ile hazırlanan bu rehber ile her bağış kanı alacak kişiye ve kanı veren kişiye zarar verme potansiyelini taşımaktadır. Bu kritik ve hayati bir konudur. Yasayı koyan, rehberin red kriterlerini yazan optimum zeka düzeyine sahip değilse(Romatolojik hastalıkları soru olarak sorup rehberde hiç bir bilgi bulundurmamasının başka bir açıklaması yoktur) ben bu kanı alacak kişileri tehlikeye atamam. Bakın neotigason rehberimizde yer almamaktadır. Bu ilacı içen bir bağışçı kan verirse ve bu kan gebe bir kadına giderse gebe kadının çocukları malformasyonlu doğabilir. İmmunsupresan içenler hemen hemen hiç bir ülkede 1 yıl boyunca kan verememektedirler. Bu bahsettiğiniz kısıtlılıklar içerisinde çözüm bir an önce bulunmalıdır. Çünkü bu konuyu 2.5 yıldır anlata anlata dilimde tüy kalmadı. Fakat bu konu önemlidir, hayatidir. Rehberin red kriterlerini Kan Hizmetlerinde çalışan yabancı bir meslektaşıma göstersem hayretler içerisinde kalır. Tamamen üstün körü hazırlanmış ve yıllardır düzeltilmeyen bu liste artık düzeltilmelidir. Çünkü vicdanım rahat değil ve ben bunu düzelteceğim hissiyatından neden bu basiretsiz kişiler kuralları koyan kişiler olmuş da ben değil hissiyatına doğru yol alıyorum bu da maalesef beni agresif yapıyor. Bahsettiğim diğer konular diye bahsettiğiniz bu ilaç ve hastalık konularıysa ilgili makam ve kişilerle yazılı ve resmi olarak paylaştıysanız ve bu yazılara cevap verilmediyse o kuruma halk sağlığını tehdit etmekten dava açmanız gerekmektedir. Çünkü belki yüzüncü kez söylüyorum ama bu konu hayatidir, düzeltilmesi gerekmektedir. Bu konuyu anlamak için intermediate düzeyde İngilizce yeterlidir. Bahsettiğim ilaçlar kan bankacılığında alınmaması gereken kanlar konusunda teori niteliğinde bilgilerdir. Hiç bir ülke neotigason içenden 3 yıl boyunca kan alamaz ama biz alabiliyoruz neden çünkü kanuna dayanarak hazırlanmış bu rehberde ilaç listesinde adı bulunmuyor. Bir kez daha uyarıyorum çünkü uyarmak boynumun borcu bir Kızılderili atasözü yanlışı görüp de elini uzatmayan yanlışı yapan kadar suçludur der. Sokaktan geçen adama anlatabileceğim kadar basit ve büyük bir yanlış vardır. Bunun için sağlık bakanlığından yazı gelmesi gerekiyorsa göreviniz o sağlık bakanlığında yazıyı yazacak kişilerin gerekirse kapısında yatmaktır. Çünkü insanların sağlığını tehdit ediyoruz. Bunca yıldır buna seyirci kalmamız bile içler acısıyken yöneticilerden defalarca yapabileceğimiz bir şey yok cevabı almak tarafımda büyük bir üzüntü uyandırmaktadır.

Aldığım tüm bu risk ki Türkiye gibi ülkelerde risk almak cesaret ister kafamı yastığa rahat koymak içindir. Mevzuatta açık olarak yazılı hususların aksine bir uygulama her ekibimde gerçekleştiriyorum. Bahsi geçen mevzuatların doğru olmadığı konuyu azıcık bilen herkesin malumudur. Benim kurumum o kadar para verip NAT testi getirdiyse yapılan ameliyattan sonra 12 ay beklemenin hiç bir anlamı yoktur. Plavix içen birinden trombosit üretilmez, Immunsupresan içenden 1 yıl boyunca kan alınmaz. Tek kullanımlık iğne ile sağlık kuruluşlarında yapılan akupunktur bulaş riski taşımaz. Bunlar benim uydurduğum konular değildir. Tüm dünyada geçerli teori niteliğinde bilgilerdir. Bu bilgilerden bihaber kişilerin rehberin red kriterlerini yazması Türkiye Kan Bankacılığı açısından utanç vericidir.

Yıllar geçse de MEŞ'e cevap alabilmek sevindirici fakat bilgi birikim olarak o dönemdeki bilgilerimle şu anki bilgilerim farklı düzeyde. O zamanlar rehberin red kriterleri konusunda 5 yanlış sayabilecekken şu an en az 100 tane sayabiliyorum. Son kez bu yazışmanın bir sonuç getirebileceği umuduyla mevzuat mı değiştiriliyor yoksa TAMİM mi yayınlanıyor bilmiyorum fakat rehberin red kriterleri bir an önce düzeltilmelidir zira bu şekliyle halk sağlığı tehdit edilmektedir.

Kurumumuz 3 ayda bir malarya politikasını TAMİM ile değiştirebilecek güce ve kudrete sahipse Malarya'dan çok çok çok çok daha önemli(zira Güney doğu bölgelerimiz 2016 yılına kadar Malarya risk bölgesi olarak kabul ediliyordu) bu hayati konuları da değiştirebilecek güce ve kudrete sahip olduğunu düşünüyorum. Beklediğiniz ve harekete geçmediğiniz her dakika kişilerin sağlığını tehdit etmektesiniz bir kez daha samimiyetimle uyarıyorum.

Üslubum sert gelebilir fakat 2.5 yıldır böylesine büyük bir yanlışı düzeltmek için elimden ve cebimden geleni yaptım kendime umursama boşver diyorum fakat boşveremiyorum zira ben umursamazsam tecrübe ettiğim kadarıyla kimse umursamayacak. İddia etmiyorum fakat Sağlık Bakanlığı'na bahsettiğim ilaçlardan kan alınması bağışçı ve kanı alacak kişinin sağlığını tehdit etmektedir, kanıtlarımız da bunlardır tarzında bir yazı yazdığınızı maalesef düşünmüyorum. Eğer bu tarz gönderdiğiniz bir yazı varsa bu suçlamadan dolayı kendimden utanacağım fakat Sağlık Bakanlığında aklı başında olan kişilerin olduğunu varsayıp böyle bir yazıyı görmezden gelebileceklerini sanmıyorum. Çünkü şu an yayında olan rehberin red kriterleriyle her aldığımız kan ile halkın sağlığını tehdit etmekteyiz.

Bir kez daha öneriyorum eğer aranızda yapabilecek yetenekte kimse yoksa -şu zamana kadar yapılmamış olması bu yeteneğe haiz olan kimsenin olmadığını gösteriyor- verilecek görev ve ünvan ile ben yapabilirim. Üslubumun sertliği haklılığımın su götürmez bir gerçek olduğundan kaynaklanmaktadır. Umarım çabam, bu berbat red kriterlerinin düzeltilmesini sağlayacaktır. Bu kadar uyarıya rağmen red kriterleri, malarya listesi hala düzeltilmiyorsa Sağlık Bakanlığı'nın önünde oturma eylemi falan yapmam gerekecek 😊

Bu hayati hataların bir an önce düzeltilmesi dileğiyle İyi günler dilerim.

2. Mail:

Tekrardan Merhabalar,

Rahat edemediğimden dolayı Malarya konusunu iyi anlatamamış olmama istinaden konuyu bu sefer çözmenizi sağlayacak yaklaşımı anlatacağım.

1- Şimdi dediğim gibi eğer Malarya riskli ülkelerde 6 aydan uzun süre geçirildiyse bağış yapmadan önce eskiden 3 yıl bekleniyordu. Şimdi kural değişti zira donörün yıllar geçse dahi enfekte kalabiliyordu. Büyük ihtimalle ve bulabildiğim kadarıyla şu 2 yayının ortaya konmasıyla beraber ülkeler kan bağışı sırasındaki Malarya politikasını değiştirdi.

a) https://onlinelibrary.wiley.com/doi/pdf/10.1111/j.1423-0410.2005.00610.x

b) https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/24654829

 

"Donors may remain infective for up to 5 years with P. falciparum and P. vivax, 7 years with Plasmodium ovale, and 46 years with P. malariae since the travel to the malaria-endemic area"

 

2- Peki ne yaptılar? Hızlıca Sıtma-Antikor testini getirdiler. Kar-zarar oranı hesapladığında yapılan testin maliyeti kişinin kan bağışlayamamasından daha ucuz ve daha güvenilirdi.

3- Sıtma Riski bulunan ülkelerde doğan kişilere eğer bir kez daha malarya riskli ülkeye ziyareti olmadıysa bir kereye mahsus olmak üzere Sıtma-Antikor testi yaptılar ve sorunu çözdüler. Mesela Avustralya önce antibody taraması yapıyor ve bu negatif ise tam klinik kullanım için kanı kullanıyordu. Eğer antibody tespit edildiyse, antijen ve DNA testleri şu an enfeksiyon var mı diye kontrol ediyordu. Eğer Antijen ve DNA testleri negatif ise kişi kan bağışlayabiliyor fakat sadece plazma kullanılıyordu.

 

4- Peki biz ne yapıyoruz?

a) Önce kanunlarla belirlenmiş olan uymak zorunda olduğumuz rehber her ülkede uygulanan Sıtma-Antikor testini istiyor. Fakat yetkililer unutuyor ki Türkiye'de sıtma-antikor testi yapan kurum sayısı çok az ve bu testi Kızılay yapmazsa bu testi hiç kimsenin yapamayacağı ve kan veremeyeceği anlamına geliyor. Ama istemeleri kanın güvenli tedariği açısından önemli dolayısıyla bir sıkıntı yok, fakat bu rehberdeki liste o kadar eski ki Gürcistan'a gir çık yapan kişi bile rehber yüzünden 1 yıl boyunca kan veremiyor.

b) Sonra Kızılay biz çok bağış kaybediyoruz bunu düzeltelim diyor fakat maalesef düzeltilemiyor. Ağustos 2017'de tuhaf bir yazı gönderiliyor. Yazıdan şu sonuç çıkarılıyor sıtmanın cirit attığı Myanmar'da doğandan kan alınabiliyor fakat Gürcistan'a gir çıktan kan alınmıyor.

c) Her neyse bir şekilde bu liste öyle ya da böyle bir şekilde düzeltilmeye çalışılıyor ve deniyor ki 2013 yılından önce ziyaret varsa eski liste ziyaret yeniyse yeni liste kullanılacak deniyor. Fakat eski listede Myanmar gibi bir çok ülke yok. Ayrıca rehberde 6 aydan uzun süre geçirenler Sıtma-Antikor testi istenir dese de gelen yazılarla bu sefer bu ülkelerde doğanlardan kan alınmamaya alanlara ceza kesilmeye başlanıyor. Fakat bu sefer kuralın çok saçma bir açığı ortaya çıkıyor. Yazıda deniyor ki 6 aydan uzun süre malarya riskli ülkede geçirdiyse kan veremez fakat Bağışcı sorgulama formunda soru hala son 3 yıl içinde herhangi bir ülkede bulundunuz mu diye duruyor. Soru da düzeltilmiyor böylelikle doktorların hepsinin tüm bağışcılara hayatının herhangi bir döneminde yurt dışında 6 aydan uzun süre geçirdiniz mi diye sorgulama yapması gerekiyor. Fakat eminim ki doğum yeri dışında ekip doktorların büyük çoğunluğu böyle bir uzun süreli yaşam var mı diye kontrolünü yapmıyor. Böylelikle yıllardır kan veren bir çoğu 20 yılı aşkın süredir Türkiye'de ikamet eden Azeri, Özbek vatandaşlarımız kan verememeye ve kuruma küsmeye başlıyor.

d) Son olarak yeni Medikal koordinatörümüzün yazısıyla yeni bir yazı geliyor. Artık yeni listemiz bu deniyor ve müdürler Suriyelilerden artık kan alabilirsiniz diye duyuruyor. Şimdi hem muhattabım olan size hem sayın Medikal koordinatörümüze beni aydınlatmanız açısından şunu soruyorum

 

1996 yılından önce tüm Suriye Sıtma Riskli Ülkeler kategorisindeyken bu ülkede bu tarihlerde doğanlarda Sıtma paraziti olmadığını neye göre düşünüp artık kan alabilirsiniz diyorsunuz? Örneğim sadece Suriye için değil diğer listeden kaldırdığınız tüm riskli ülkeler için geçerlidir. Teknolojinin bu kadar geliştiği 2018 yılında sadece Google'a Who Malaria risk countries yazıp 2008 yılına kadar tüm listeye ulaşabiliyorken hangi bilimsel gerçeğe dayanarak bu riskli ülkelerde 6 aydan uzun süre geçirenlerden kan alabiliyoruz, bilmiyorum. Eğer siz biliyorsanız kanıtlarıyla beraber cevabını duymayı çok isterim. Şu an yeni getirdiğiniz kural güvenli kan tedariği açısından risk taşımaktadır. Bu riski "bize bir şey olmaz, zaten hiç bir doktorun aklına transfüzyondan sonra TTM olabileceği aklına gelmez" dayanarak alıyorsanız derin üzüntü duyuyorum.

5- Sıtma-Antikor testi bir an önce ihaleye açılmalı ve bu vatandaşlarımıza bir kereye mahsus olmak üzere bu test uygulanmalıdır. 2015 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü'nün önerileri doğrultusunda endemik bölgelerimizde aşağıdaki kurallar uygulanmalıydı.

"- Hem sıtma mevsimi boyunca hem de yılın geri kalanında, enfeksiyon riski en düşük olan bağışcılardan kan alınmalıdır.

- Düşük endemik bölgelerden kan almayı arttırma ana strateji olmalıdır.

- Tüm bağışlara smear mikroskobi ya da antijen testi ile tarama yapın."

Fakat yukarıda Dünya Sağlık Örgütü'nün öneri olarak sunduğu kurallar uygulanmadı. Uygulanmadığından belki de yüzlerce hasta TTM yüzünden vefat etti. Artık endemik bölge olmadığımıza göre Dünya Sağlık Örgütü'nün önerilerine bir kez daha bakalım.

"Endemik Olmayan Bölgelerde:

-Potansiyel bulaşı engellemek için donör popülasyonunun malarya ile temas riskini tanımlayın.

- Mallarya riski ya da öyküsü olan kişileri belli erteleme stratejeleri uygulayın.Riskli kişilere şu sorular sorulmalıdır: "Doğduğu yer, Daha önce endemik bölgede ikamet edip etmediği? Son 12 ay içinde endemik bölgeye ziyaret olup olmadığı?  Endemik bölge sırasında ya da sonrasında ateşle giden hastalık ya da malarya öyküsünün olup olmadığı?"

**Eğer sensitif ve multi spesifik bir antibody testi (*Sıtma-antikor testi diyebiliriz) mevcut değilse (*Kızılay'da yok)

1) Malaryanın endemik olduğu bir bölgeye ziyareti olup herhangi bir semptomu olmayan kişiler ziyaretin üstünden 12 ay geçene kadar kan veremezler.

2) Endemik bölgeye ziyareti olmuş ve ateşli hastalığı olan kişilerden malarya tanısı almasa dahi tam iyileşmenin ve bölgeyi terk edişin üstünden 12 ay geçene kadar kan veremezler.

3) Malaryanın endemik olduğu bölgede hayatının ilk 5 yılını geçirmiş kişiler ya da 6 ay ya da daha uzun süre endemik bölgede yaşayan kişiler endemik bölgeyi terk edişten 5 yıl sonrasına kadar kan veremezler.

4) Bir kez dahi malarya tanısı almış kişiler hiç bir zaman kan veremezler. [Kalıcı red]

** Eğer sensitif ve multi spesifik bir antibody testi mevcut ise

1) Asemptomatik, malarya bulaş riski olan (ziyaret ya da ikamet) bireyler endemik bölge dönüşünden 6 ay geçtikten sonra kan verebilirler.

2) Malarya bulaş riski olan (ziyaret ya da ikamet) bireylerin eğer ateşli hastalığı varsa malarya tanısı almasa dahi tam iyileşmenin ve bölgeyi terk edişin üstünden 6 ay geçene kadar kan veremezler.

3) Şu anda bir enfeksiyon ya da malarya öyküsü olan kişiler tam tedavi ve iyileşmenin üstünden 3 yıl geçtikten sonra kan verebilir."

Malarya konusuyla sizin ilgilendiğinizi düşünerek böyle uzun ve herkesin anlayabileceği şekilde yazdım. Şimdi bugünden itibaren yapılması gereken

1- Sıtma Antikor Testi ihalesi şartnamesi hazırlanmaya başlanmalıdır.

2- Sıtma Antikor Testi alındıktan sonra Avrupa Birliği'nin rehberi uyarınca aşağıdaki kural getirilmelidir.

"Tüm hayatlarında malaryanın endemik olduğu bir bölgede 6 aydan uzun süre yaşamış kişiler:

1) Eğer antibodyler için valide edilmiş immünolojik bir test(Sıtma-antikor testi) sonucu negatif ise endemik bölgeye son ziyaretin üstünden 4 ay geçtikten sonra kan verebilir.

2) Test tekrarlayan reaktivite gösteriyorsa, antibody testi negatife dönene kadar uygun bir zaman reddedilir. (önerilen zaman 3 yıldır)

3) Eğer test yapılmamışsa test yapılana ve negatif olana kadar reddedilir."

Malarya öyküsü veren kişiler:

1) Kişi asemptomatik olana ve kişinin tedavisi bitene kadar reddedilir.

2)Tedavi ve son semptomların bitiminden 4 ay geçtikten sonra eğer sıtma antikor testi negatif ise kan verebilir.

3)Test tekrarlayan reaktivite gösteriyorsa, antibody testi negatife dönene kadar uygun bir zaman reddedilir. (önerilen zaman 3 yıldır)

4) Eğer test yapılmamışsa test yapılana ve negatif olana kadar reddedilir.

Endemik bölge ziyaretinde ya da sonrasındaki 6 ay içinde malarya ile uyumlu teşhis edilemeyen ateş hastalığı olan kişiler:

1)Eğer valide edilmiş malarya parazitlerinin antibodyleri için yapılmış bir immünolojik test(Sıtma-antikor testi) sonucu negatif ise tedavi bitimi ve semptomların bitişinin üstünden 4 ay geçtikten sonra kişi kan verebilir.

2) Test tekrarlayan reaktivite gösteriyorsa, antibody testi negatife dönene kadar uygun bir zaman reddedilir. (önerilen zaman 3 yıldır)

3)Eğer test yapılmamışsa test yapılana ve negatif olana kadar reddedilir.

Endemik bölgeyi ziyaret sonrası malarya ile ilgili herhangi bir klinik semptomu olmayan diğer tüm kişiler:

1) Eğer antibodyler için valide edilmiş immünolojik bir test(Sıtma-antikor testi) sonucu negatif ise endemik bölgeye son ziyaretin üstünden 4 ay geçtikten sonra kan verebilir.

2)Test tekrarlayan reaktivite gösteriyorsa, antibody testi negatife dönene kadar uygun bir zaman reddedilir. (önerilen zaman 3 yıldır)

3) Eğer test uygulanmadıysa son ziyaretin üstünden 12 ay geçtikten sonra kişi yeniden kan bağışına kabul edilebilir"

3- Sıtma Antikor Testi alabilecek durumda değilsek hazırladığınız liste yıl yıl ülkelerin bölgelerine göre bir önceki mailimde belirttiğim şekilde güncellenmelidir ve bir an önce yıllardır iç savaş yaşayan Suriye'den sıtma bildirimi yapılmasının beklenmesi bırakılmalıdır. Bu yapılan listeler ülkelerin yaptığı bildirimlerle gerçekleşmektedir. İngiltere 1996 yılına kadar tüm ülkeyi Sıtma Riskli bölge 1996-2012 tarihi arasında ise kuzey bölgelerini riskli bölge olarak görmektedir. Zaten iç savaş Mart 2011'de başlamıştır. Savaşta olan bir ülkeden malarya bildirimi beklemek abesle iştigaldir.

Umarım saatlerdir uğraşıp uykusuz kalmama neden olan bu mail bir sonraki Malarya Tamim'inizin doğru ve profesyonelce bir yaklaşımla hazırlanmasını sağlar.

İyi geceler dilerim.”

3. Mail:

“Merhabalar ... Bey,

 

Malarya konusunda alınan kararın bilimsel kanıtlarını beklediğimi içeren bir mail atmıştım fakat maalesef cevap alamadım. Cevap verebilirseniz sevinirim”

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Şimdi tüm buraya kadar okuyanlar anlayacaktır ki tek duymak istediğim evet bir an önce bu rehberi güncelleyeceğiz idi fakat bir türlü duyamadım. Sorduğum sorulara cevap alamadım. Çok da zeki olmayan hiç de çalışkan olmayan bir ekip doktorunun yazdıklarına dahi Kızılay yöneticileri maalesef adam akıllı cevap verememiştir. Plavix gibi bazı konularda bilgi eksikliğim var fakat ileride göreceğimiz üzere öğrenmek için çabam da var. Ben bu işi böyle yapamazsınız, bu işin doğrusu böyle diye anlatıyorum. Eğer doğrusu böyle değilse kanıtlarınızı görmek istiyorum diyorum. Fakat maalesef hiç bir cevap alamıyorum. 

Meş'e Verilen Cevap

13- Blöf Mailine Resmi Yazıyla Verilen Cevap

Başka bir şansım kalmadığından dolayı yazdığım blöf mailine tek beklediğim cevap "Evet rehberi düzelteceğiz" olmasına rağmen bu sefer bilimsel verilerden uzak skandal bir resmi yazı gönderildi. Müdürlükten Ankara'dan sana yazı geldi dendiğinde ilk düşündüğüm "Sonunda rehberi güncelliyorlar bana da görevlendirme yazısı gelmiştir" olmuştu fakat maalesef işin aslı hiç de öyle değildi.

Blöfe Verilen Cevap

14- Son Kez Yöneticilere Atılan ve Cevap Alınmayan Mail

Üstteki cevabı alıp sinirden çıldırsam da son bir kez daha şansımı deneyip iyi niyetimle güzel bir üslupla derdimi anlatayım dedim ve aşağıdaki mail'i ......., ...... Bey, ...... Bey, ..... Hanım ve .........'na gönderdim.

İyi günler Sayın Yöneticilerim,

Gönderilen yazı tarafıma bugün haber verildiğinden dolayı ancak cevap yazabiliyorum. Kaleme aldığınız yazı güzel kaleme alınmış bir cevap olması mahiyetiyle beni mutlu etse de aynı noktada buluşamayacağımızın kanıtı olması vesilesiyle de beni üzdü. Yazdıklarınıza elimden geldiğince tek tek cevap vermeye çalışacağım.  Uzun ve saygılı bir yazı olacak. Öncelikle amacımın bu rehberimin düzeltmek olduğunu anlamışsınızdır. Şimdi sırayla yazdıklarınıza sizin bilgi birikiminizin belki de yüzde biriyle cevap vermeye çalışacağım.

 

A) Boşuna doktor çalıştırmıyoruz savınız

Bu konuda uzun uzadıya yazmayacağım. Eğer gerçekten Kızılay'da çalışan doktorların hepsinin yazınızda bahsi geçen yeteneklere haiz olduğunu düşünüyorsanız maalesef yanılıyorsunuz. Bahsettiğim terapötik ilaçlardan kan alacak yüzlerce doktor çalıştırıyoruz. Bunu kanıtlamam ya da sizin kendiniz deneyimlemeniz çok zor olmayacaktır. Türkiye'nin dört bir yanına bahsi geçen ilaçları içtiğini söyleyen bağışçılar gönderdiğinizde kaç doktorun kan alıp kaç kan almadığını öğrenebilirsiniz. Bu söylediğimi de yıllardır söylüyorum yetkin doktorlar almıyoruz. Siz ve yönetici arkadaşlarınız ısrarla bizim bir suçumuz yok savunması geliştiriyorsunuz. Bense sahada gördüğümü, çalışma arkadaşlarımın bağışçı seçim kriterlerini bilerek konuşuyorum. Düzgün bir arşiv taraması ile kan alınmaması gerekirken kan alınan yüzlerce form bulabilirsiniz. Rehberin bağışcı seçim kriterleri kısmının yetersiz ve kötü yazılmış olduğunu kabul edip bir an önce çalışma başlatmamız gerekirken yıllardır bunu uygulamıyoruz. Kâle alıp yazdığınız cümlelerden hissettiğim iyi niyetli bir insan olduğunuz fakat maalesef kazın ayağı o şekilde değil. "Bir doktor “elimde sadece rehber var çaresizim” deme lüksüne ve hakkına sahip değildir; güncel bilgileri takip etmek ve tıbbi etik çerçevesinde mesleğini yürütmekle yükümlüdür." şu yazdığınız cümleye imzamı atarım fakat dediğim gibi işin aslı bu şekilde değildir. Maalesef meslektaşlarımızı abarttığınızı düşünüyorum. Bunu kanıtlamamı istiyorsanız sadece ......'da dahi alınmaması gerekirken alınan bir çok kan bulabileceğimi düşünüyorum. Bir çoğuna siz de ulaşabilirsiniz. Bu konuda lütfen artık bana inanın. Doktorlarımız sizin düşündüğünüz kadar yetkin değiller. Yasal olarak hiç bir sorumluluk kabul etmeyebilirsiniz zaten bu yola girdiğimde bunu en başından biliyordum. Fakat vicdani sorumluluğunuzu lütfen unutmayın. Bu yüzden lütfen rehberin red kriterleri emekli olup daha sonra Kızılay'a işe girmiş, yabancı uyruklu tüm doktorların anlayacağı şekilde detaylı bir şekilde yazalım. Zor bir şey istemiyorum, yanlış bir şey de istemiyorum. Lütfen artık bu rehberin yetersiz olduğunu kabul edelim.

B) Asitretin Konusu

 

Hocam, öncelikle bu yazdığımı ne basına ya da kamuoyu ile paylaşmayacağım. Bu şekilde bir yol izlemeseydim rehberin düzeltileceği maalesef yoktu. Sesimi duyurmak için beni buna zorunlu kıldınız fakat maalesef beklediğim cevap ile aldığım cevap arasında hayal kırıklığına uğradığım büyük bir fark var.

"Teratojenik etkisi kanıtlanmış ilaçları kullanan bağışçılar, ilacın farmakokinetik özelliklerine uygun süre boyunca reddedilirler. Bağış açısından risk içeren ilaçlar ve ret süreleri Ek-11’de verilmiştir. "

 

Siz ısrarla bunları bilmelisiniz diyorsunuz. Bağış açısından risk içeren ilaçlar listesi verip de bu listeye Asitretin konulmaması hatadır. Bu hatayı kabul edip bir an önce düzeltmek yerine bunları bilmek zorundasınız diyorsunuz. Evet, bilmek zorundayız, haklısınız ama herkes bilmiyor. Eğer kanı alacak kişiye bir şey olursa bizim problemimiz değil diyebilirsiniz fakat bir türlü anlayamadığım neden açık açık detaylı bir şekilde bunları yazmıyoruz? Neden İngiltere'ninki gibi bir rehberimiz yok?

 

C)

Ulusal rehber (ULUSAL KAN VE KAN BİLEŞENLERİ HAZIRLAMA, KULLANIM VE KALİTE GÜVENCESİ REHBERİ) sayfa 144’deki tablonun son iki satırında trombosit fonksiyonlarını etkileyen ilaçların kullanılması durumunda trombosit konsantresi hazırlanamayacağına ilişkin bilgi mevcuttur. Bir hekimin trombosit fonksiyonlarını etkileyen ilaç nedir sorusunun cevabını bilmesi ve donör seçimini buna göre yapması gerekir.

Siz ısrarla aynı cümleri kurmuşsunuz ben de ısrarla her yazdığınıza cevap olarak benzer şeyler yazacağım. Trombosit fonksiyonları etkileyen ilaçların kullanılması durumunda trombosit konsantresi hazırlanmayacağına ilişkin bilgi mevcut ise aspirin, piroksikam ve NSAİİ ile ilgili de bir şey yazılmasına gerek yoktu o zaman hocam. Bir önceki rehberde NSAİİ ile ilgili bir bilgi yoktu ve ben 2 gün içinde NSAİİ kullanan her bağışçıya aspirin etiket yapıştırıyordum ve yıllardır çalışan hemşire arkadaşlar hiç bir doktorun böyle bir şey yapmadığını söylüyordu. Hatta bir doktor arkadaş yasal olarak yanlış yaptığıma dair beni uyarmıştı. Hocam, lütfen istirham ediyorum, yalvarıyorum bu rehberin düzeltilmesi gerektiğini kabul edin. Ne olur? Ne kaybederiz? Trombosit fonksiyonlarını etkileyen sadece Aspirin, NSAİİ, piroksikam yerine tüm ilaçları yazsak? Sahada çalışan doktorlar düşündüğünüz gibi değil.

Ç)

Hocam "Eğer bir bilgisi yoksa çaresizlikle rehberi yayınlayan yöneticileri suçlar. Rehberde antikoagülan kullanımı halinde bağışın 1 ay erteleneceği açıkça yazılmıştır, ek bir ifadeye gerek yoktur." yazmışsınız. Çaresiz olduğum doğru zira denemediğim yol kalmadı. Yıllarımı şu işi düzeltmeye vermeme rağmen yıllardır çaresizlikle düzgün bir cevap almıyorum. Yazdıklarınız doğrultusunda red kriterleriyle ilgili hiç bir şey yazmamıza gerek yok. Her şeyi doktor bilmeli diyorsunuz ben de bilmiyorlar. Ne olur detaylı bir şekilde yazsak ne kaybederiz diyorum. Yukarıda bahsettiğim gibi bilgilerim sizin bilgilerinizin yüzde biri kadar bile değildir fakat antikoagülan tedavi sadece Emboli dolayısıyla verilmez diye biliyorum. Abartarak söylemek isterim ki 50 yaş üstü nüfusun dörtte biri Plavix kullanmaktadır. Bu kaleme aldığım yazı maalesef hayal aleminde yazılmadı. Ekiplerde donörlerin "aaa bu zamana kadar verdim" tepkisiyle karşılaşa karşılaşa yazılmak zorunda kalındı. Hala anlamlandıramadığım bir nokta var. Neden bir an önce düzeltmiyoruz? Evet dediğiniz gibi yasal bir sorumluluk almayacak şekilde hazırlanmış olsa bile neden daha güzelini çıkartmıyoruz? Tek almak istediğim cevap bu aslında. Elinizi vicdanınıza koyduğunuzda bu rehberin red kriterleri güzel ve profesyonelce yazılmış diyorsanız zaten en başından verdiğim mücadele boşuna.

D) İmmunsupresanlar

Bu ilaçları kullananlar kan alınır diye bir tabir bulunmamakla birlikte böyle bir tabir zaten hiç bulunmamaktadır. Zira gereksizdir alınmaması gerektiği kanıtlanan ilaçlar rehberde yer alır. "Burada kan bağışını engelleyen immünsüpressif ilaçların kendisi değil hastalık durumudur" bu bilgiyi nereden öğrendiğinize dair merak içerisinde olmakla beraber immunsupresif içen bir kişiden kan bağışı alınmaması benim bildiğim kadarıyla enfeksiyon durumunu baskılama nedeniyledir. Kaynak olarak şunu bırakayım: https://www.pharmaceutical-journal.com/learning/learning-article/question-from-practice-do-my-medicines-mean-i-cant-give-blood/11121997.fullarticle?

E ve F) Vazopressin Klomifen Sitrat

Vasopressin bahsettiğiniz gibi her rehberde bulunmamaktadır. Bahsettiğiniz gibi ben İngiltere, Amerika ya da Avrupa Birliği gibi bilimsel kanıtlara ve hemovijilans verilerine önem veren ülkelerin verilerine bakarak kan alıyorum.

G) Yukarıda bahsettiğim gibi Dünya Sağlık Örgütü'nün rehberinde ve İngiltere'de açık bir şekilde eğer romatolojik hastalığınızı baskılamak için immunsupresan kullanıyorsanız bir yıl geçmesi gerektiği söylenmektedir. Kale alıp bana onur duydurduğunuz şu uzun yazınıza dair söyleyeceğim en basit cümle "Siz olması gerekeni söylüyorsunuz ben ise olanı size anlatıyorum."

Ğ) NAT: Kan güvenliği açısından tabii ki sıkıntısı bulunmamaktadır. Amacım daha fazla kan alınmasıdır.

 

H) Kanser ve Malarya

Öncelikle Malarya ile ilgili bir şey yazmadığınızı fark ettim. Buna cevap yazılmaması bu durumun düzeltileceğini dair bir umut oluşturdu. Suriyelilerden kan alarak TTM riskini arttırıyoruz. Sıtma Antikor Testi bir an önce gelmelidir eğer gelmiyorsa geçmiş Malarya Riski ve bölgesel liste hazırlanmalıdır.  .....  Bey'e nasıl yapılması gerektiğini elimden geldiğince mail yoluyla anlattım. 2011 yılından beri iç savaşta olan Suriye'den Sıtma bildirimi beklememiz bana yanlış gelmektedir. Okuyup, dikkate alırsanız çok sevinirim.

Kanserle ilgili söylediğiniz rehberlerin çoğunda dediğiniz rehberleri eğer mümkünse görmek isterim.  Zira AB Rehberi, Dünya Sağlık Örgütü rehberi ve İngiltere ve Amerika'da durum bu şekilde değil. Hematolojik malignensiler dışında kesin bir ibareye şimdiye kadar ben rastlamadım. Eğer yanlış bildiğim bir konu varsa öğrenmek isterim.

I) İnsülin kullanan hastaların çoğunluğunda DM komplikasyonları mevcut değildir fakat yine de iğne paylaşımından dolayı reddediyoruz(açtığım MEŞ sonrası verilen eğitimde bu cevabı almıştım) cevabından daha akılcı bir cevaptır. İnsülin ile eğer hastalık kontrol altındaysa ve komplikasyon yoksa kan alınması gerekmektedir. Zaten rehberde hayvan kaynaklı insülin red nedenidir yazmaktadır. Rehbere göre almamız gerek gibi geliyor bana ama yıllardır kimse almadığından dolayı ben de bağış kabul etmiyorum.

İ) Anlattığım gibi bu işin yolu açılmıştır. Neye istinaden yolu açılmamıştır dediğinizi öğrenmek isterim. Aşağıda eşcinsel ilişki sonrası ülkelerin red sürelerini öğrenebileceğiniz tabloya ulaşabilirsiniz.

http://www.wiki-zero.co/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvTWVuX3dob19oYXZlX3NleF93aXRoX21lbl9ibG9vZF9kb25vcl9jb250cm92ZXJzeQ

J) Hekimlik sanatını icra eden doktorlarımız intakt kavramını doğru değerlendirebileceğini düşünüyorum. Bağışcı geliyor diyelim ki kendisi öğretmen ve öğrencisinin burnu kanamış o kan eline değmiş 1 yıl boyunca kan almıyoruz. Ben deri bütünlüğü korunmuşsa ve gözüne değmemişse alıyorum.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Ben sizin gibi madde madde ve uzun uzun yazmayacağım. Çünkü maalesef aynı noktada buluşmamız imkansız gibi geliyor. Benim kanıta dayalı bilgilerime yıllardır öyle bir şey yoktur tarzında cevaplar alıyorum. Maalesef yanlış ülkede doğmuşum. Söylediklerim, yapmaya çalıştığım basittir fakat yıllardır beni (siz de görevinize yeni gelmenize rağmen aynı şekilde) anlamıyorsunuz. Lütfen, yalvarıyorum rehberin red kriterlerini detaylı bir şekilde düzeltelim. Bunu yaptığımız zaman ne kaybederiz? Yıllardır bunu anlatmaya çalışıyorum. Evet hekim, işi gereği risk değerlendirmesi yapmak zorundadır ama yol gösterici rehberin bu kadar eksiği olması Türkiye'ye de Kızılay'a da yakışmamaktadır. Neden düzeltmediğimiz konusunu anlamıyorum. Malarya için 3 ayda bir yazı çıkartabiliyorsak neden bu ilaçlar ve hastalıklar için düzenleme yapamıyoruz. Son olarak ben hala bu çabamın sonuçsuz kalmayacağına eminim. Yazımda kullanılan üslup dikkatinizi çekmek adınadır, zira diğer kullandığım saygılı üsluplar maalesef işe yaramamıştır. Defalarca bahsettiğim gibi siz de benim kadar bu konu ile uğraşsaydınız siz de ister istemez sinirlenirdiniz. Ortada bir yanlış var ve ısrarla yanlışı kabul edip düzeltmiyoruz. Velhasıl kelam yazının en başından beri söylediğim gibi velev ki bu rehberi yazanların hiç yanlışı yok daha iyi olmasında ne gibi bir sakınca vardır? Daha detaylı, düzenli ve bilgi içeren bir red kriterleri rehberi yazmak bize ne kaybettirir?

En sevdiğim cümledir "Benim hala umudum var" hocam bu yazıyı basın ile falan paylaşmayacağım. Ama paylaşsam emin olun şu çabam ve anlattıklarım karşısında beni haksız görecek bir insan olduğunu zannetmiyorum. Rehberin bir an önce düzeltilmesi adına doktor olan bir milletvekiline gönderdim sadece o da tarafıma dönüş yapmadı. Verdiğim çabanın yersiz olduğunu düşünüyorsanız tarafıma bildirin fakat elinizi vicdanınıza koyduğunuzda haklı olduğumu düşüneceksiniz. Zor bir şey istemiyorum, kurum adına kötü bir şey de istemiyorum. Sadece daha iyisine layığız diyorum, daha iyisini yapmak bu kadar zor değil, neden yapmıyoruz diyorum.

Umarım yazdıklarımı dikkate alıp cevap verme inceliği gösterirsiniz. Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Bu red kriterleri düzeltilene kadar maalesef başınızı ağrıtmaya devam edeceğim. Çünkü sahada çalışan doktorları biliyorum ve vicdanım rahat değil

Yöneticilere Mail

15- Doktorlara Atılan Mailler

Maalesef üstte yazılan maile de hiç bir cevap alamadım. Rehberi güncellememekte neden bu kadar ısrar edildiğini bir türlü anlamıyordum. Fakat rehberin doktoru yanlış yönlendirdiğini kanıtlama adına Google üzerinden bir anket ve 66 soruluk bir test hazırladım. Bu testi doktorlara duyurmak adına Kızılay'ın adres defteri dizininden ünvanı doktor olan herkese mail ile göndermeye çalıştım. Kendimden emin olmama rağmen yine de aklımın köşesindeki acaba Dunning-Kruger etkisinde miyim şüphelerini anket ve test sonuçları tamamen giderecekti.

Öncelikle doktorlara şu şekilde bir mail attım.

"Sayın Yöneticilerim ve Meslektaşlarım, öncelikle hepinize iyi bayramlar diler mutlu, huzurlu bir bayram geçirmenizi temeni ederim. Kan Bağış Seçim kriterleri hakkında kısa bir anket ve pek de kısa diyemeyeceğimiz bir test hazırladım. Mail adreslerinizi tek tek bulmak çok uzun saatlerimi alsa da içtenlikle vereceğiniz cevaplar daha güvenli ve daha rahat şartlarda çalışacak olmamızın yolunu açabilme ihtimali olduğundan dolayı soruları içtenlikle cevap verirseniz bu genç meslektaşınızı çok ama çok mutlu edersiniz. Testin cevapları ve anketin sonuçlarını arzu eden meslektaşlarıma 1 Eylül tarihinde tarafıma mail atmaları halinde göndereceğim. Bir kez daha hatırlatmak isterim ki testin ve anketin herhangi bir bağlayıcılığı yoktur. KBM'de çalışan pratisyen bir doktorun merakından dolayı hazırlanmıştır.
Lütfen diyor hatta şu anki durumum göz önüne alındığında hepinize tek tek yalvarıyor ve vaktiniz olduğunda aşağıda linki bulunan soruları cevaplamanızı temenni ediyorum. Bayramınız mübarek olsun.
https://goo.gl/forms/IiyulB5Z8mzMqiaV2"

Bu mailden sonra testi çözen 23 kişiyi ve yaptıkları yorumu görünce haklı olduğumdan emin oldum. Attığım yine hiç bir maile cevap verilmiyordu. Sorduğum bilimsel kaynaklarınız neresi soruları cevapsız bırakılıyordu. İyi niyetle lütfen bu rehberi düzeltelim diye yalvarmalarım yine sonuçsuz kalıyordu. Ben de bu sefer süreç sonunda kovulacağımdan emin olsam da gemileri yakarak doktorlara ilk mailin üzerinden bir kaç gün geçtikten sonra şu şekilde bir mail daha attım.

"Öncelikle tarafıma resmi olarak gönderilen ve dün tebliğ ettiğim bir yazıdan bir kaç satır yazıp dikkatinizi çekmek istiyorum. Yazı Ankara'dan direkt ismime gönderilmiş.

Bir doktor “elimde sadece rehber var çaresizim” deme lüksüne ve hakkına sahip değildir; güncel bilgileri takip etmek ve tıbbi etik çerçevesinde mesleğini yürütmekle yükümlüdür.
Ulusal rehber (ULUSAL KAN VE KAN BİLEŞENLERİ HAZIRLAMA, KULLANIM VE KALİTE GÜVENCESİ REHBERİ) sayfa 50’de  “Teratojenik etkisi kanıtlanmış ilaçları kullanan bağışçılar, ilacın farmakokinetik özelliklerine uygun süre boyunca reddedilirler.”[Muhsin Güllü notu: Yazının devamında Bağış açısından risk içeren ilaçlar ve ret süreleri Ek-11’de verilmiştir yazıyor farkettiğiniz üzere bazı ilaçlar değil bağış açısından risk içeren ilaçlar Ek-11'de verilmiş ama listede olması gerekip de olmayan bir çok ilaç var] denilmektedir. Teratojenik etkisi olan yüzlerce ilaç vardır, bu ilaçların hepsinin ekte tek tek tanımlanması zorunluluğu bulunmamaktadır, hekimler bu konuda bilgi sahibi olmakla yükümlüdür. Kaldı ki rehberde asitretin kullanan bağışçılardan kan alınabileceğine yönelik bir ifade bulunmamaktadır.


Çerçeveletip odama asacak kadar gurur duyduğum bu yazı bana resmi olarak gönderildi. Sonunda ise şöyle bir değerlendirme var ki buraya ekleyelim ki tüm doktorlarımızın haberi olsun.
 

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

  1. Ulusal Rehber kan konusunda uygulamaların ana hatlarını çizer.

  2. Donör seçimi konusunda donörlerin hastalıkları, alışkanlıkları vb. durumlarının tümünün değerlendirildiği algoritma tanımlanamaz, tanımlanmaya çalışılırsa pratik olmaz ve uygulayıcıyı yanlış yönlendirebilir.

  3. Tıpta hastalık yok hasta vardır. Hastalık değil birey olarak hasta değerlendirmeye alınır. Donörilirken de aynı prensip geçerli olmalıdır. Bunun yapılabilmesinin yolu mesleki bilgilerini bilimsel kanıtlar çerçevesinde geliştirmiş ve deneyim sahibi olmuş, vicdanı değerlere sahip, yetkin hekimler tarafından donörün değerlendirilmesidir.

  4. Hekim, işi gereği risk değerlendirmesi yapmak zorundadır, bu konudaki sorumluluğundan kaçmak/kurtulmak için bahaneler üretme hakkına sahip değildir.

  5. Bu yazının bütünü incelendiğinde anlamsız ve dayanaksız suçlamalarla dolu olduğu görülmektedir. Konunun kamuoyunda gündeme gelmesi ile yaşanacak mağduriyetler karşısında yazıda adı geçen kurum ve kişilerin maddi manevi tazminatlar ile ilgili hukuki süreçlere başvuracağı bilinmelidir.

  6. Yazıda kullanılan üslup bir Kızılay mensubuna yakışmamaktadır. Tehdit unsurunun kullanılması meslek etiğine ters düşen bir durumdur.

  7. Ulusal Rehberin yazımında çok sayıda uzmanın emeği vardır. Elbette bir çok eksik olacaktır, bunlar ve eksiklikler yapılacak revizyonlar ile düzeltilmeye iyileştirilmeye açıktır. Bu güne dek rehber 3 revizyon geçirmiştir ve önümüzdeki yıllarda da pek çok revizyon geçirecektir. Dr. Muhsin Bey yazısındaki küçümseyici ifadelerle rehber için günlerce emek veren tüm uzmanlara büyük bir saygısızlık yapmıştır.

 
Şimdi kısaca mücadelemi anlatacağım.
1- 2016 Mart'da ...... Bey'e rehberle ilgili mail attım. Sorduğum sorulardan çok rehberde yazanların kopyası vardı.
2- 19 Eylül 2016'da rehberle ilgili Meş açtım. [Ağustos 2018'de kapatıldı]
3- 21 Eylül 2016'da .........'ne Whatsapptan Rehberin düzeltilmesi ve güncellenmesi ile ilgili sunum attım.
4- Meş'den bir süre sonra Tüm Türkiye'de ...... Bey ve Mikrobiyoloji Uzmanı tarafından eğitim verildi. Bu eğitimde ..... Bey'e rehberin kesinlikle güncellenmesi gerektiğini söyledim. Fakat kendisinin rehberin red kriterlerinden memnun olduğunu öğrendim.
5- 7 Mayıs 2017 tarihinde Düzeltici Önleyici Faaliyet açıp rehberin güncellenmesi gerektiğini bir kez daha belirttim.
6- www.kanvercanver.net sitesini kurdum. Dünyadaki belli başlı rehberlerin red kriterlerini çevirdim.
7- Aralık 2017 tarihinde Ekip Liderleri Toplantısının son gününde tüm sorunlu gördüğüm konularla ilgili bir konuşma yaptım. Tüm yöneticilerin önünde noktasına virgülüne dokunmadan şu cümleyi kurdum. "Bakın Kızılay’ın şu an ivedilikle tüm gücüyle geekirse Cumhurbaşkanı danışmanlarının kapısında yatıp bir an önce rehberi güncellemeye başlaması gerekir. Bu rehber yüzünden günde yüzlerce belki de binlerce kişiden kan alınamıyor yine yanı sayılarda alınmaması gereken kişilerden kan alınıyor. Bunun vebalini ödeyemeyiz" Aynı toplantının değişik günlerinde "Detaylı bir ilaç listesi hazırlıyoruz. Yakında elinizde olacak" "Ankara'da komisyona çağrılacaksınız" cümlelerini benimle beraber toplantıya katılan tüm doktor arkadaşlarla beraber duydum.
8- Temmuz 2018 tarihinde rehberin güncellenmesi ile ilgili hiç bir gelişme olmayacağından emin olunca göreve başlayımışın 3. yılında 30 sayfalık "Kızılay Yıllardır Güvensiz Kan Mı Alıyor?" başlıklı bir yazı yazıp bunu sosyal medya ve medya ile paylaşacağımı söyleyen bir maili yöneticilere gönderdim.
9- ....... Bey ile görüştüm. Derdimi anlatamadım. Anlatamadıkça sinirlendim.
10-Daha sonra yaptığımız görüşmenin kaydını dinleyip üslubumdan utanıp ...... Bey'den özür dileyip Kızılay'da gördüğüm sorunları anlattım ve rehberin bir an önce güncellenmesi gerektiğini söyleyen bir mail attım.
11- Eylül 2016'da yazdığım MEŞ'e anlamsız bir cevap geldi. Bu cevaba konuyu anlatan onlarca sayfa bir yazı daha yazdım. Ardından 5 Ağustos'ta aldığınız kararların bilimsel dayanağını görmek istiyorum şeklinde mail attım cevap alamadım.
12- Dosyayı 15 Ağustos'ta doktor bir milletvekiline gönderdim.
13- Ardından 17 Ağustos'ta tarafıma resmi olarak gönderilmiş yukarıda bir kısmını paylaştığım yazı gönderildi. [Yazıyı dün tebliğ ettim fakat 18 Ağustos'ta okudum]
14- 18 Ağustos'ta gönderilen yazıya ne kadar sinirlensem de güzelce bir kez daha kanıtlarımla cevap verip amacımın daha iyi bir rehber hazırlanması olduğunu bir kez daha anlattım. Daha iyi hazırlanmış bir rehberin hiç kimsenin zararına olmayacağını belki de yirminci kez söyledim.
15- Ardından sizlere gönderdiğim anket ve soruları hazırladım. Rehber hakkında yapılan 25 kişinin yorumlarını okudukça ve cevaplar arasındaki farkları gördükçe cesaret aldım. Testi şu an 45 kişi çözdü ve testin en altında yer alan yorum kısmına rehber hakkında kimse olumlu bir görüş bırakmadı.
16- Şimdi bu rehberin düzeltilmesi ve güncellenmesine tahmin ediyorum ki çok az kaldı. Çünkü artık bu saatten sonra kendimi hepinizin sesini duyurmakla yükümlü hissediyorum. Çağ dışı, akıl almaz hatalarla dolu bu red kriterlerininn bir an önce güncellenmesi ve detaylı bir şekilde kesinliğe kavuşturulması şarttır. Soruların cevapları büyük ihtimalle 100 sayfayı bulacak.
Çok fazla mesai aldığından dolayı bazı yerleri İngilizce olarak bırakmak zorunda kaldım. Soruların cevaplarına 1 Eylül 2018 tarihinde https://www.kanvercanver.net/cevaplar şu sayfadan ulaşabilirsiniz.

Son olarak yakın arkadaşlarım, ailemin tamamı herkes başıma bir iş geleceğinden korkuyor. Varsın gelsin ama ne olursa olsun bu rehberin bir an önce düzeltilmesi şarttır. "Teratojenik etkisi kanıtlanmış ilaçları kullanan bağışçılar, ilacın farmakokinetik özelliklerine uygun süre boyunca reddedilirler. Bağış açısından risk içeren ilaçlar ve ret süreleri Ek-11'de verilmiştir" yazıp burada mutlaka bulunması gereken ilaçları yazmayıp ondan sonra da doktor bilmek zorunda diyemezsiniz. Tüm Dünya'nın uyguladığı Malarya rehberi varken biz Suriye'lilerden kan alıyoruz deyip hastaları Transfüzyon-Transmite Malarya ile tehdit edemezsiniz. Üstelik Temmuz 2018'de göndermiş olmanıza rağmen daha yeni vaka bildirilen Kosta Rika'yı malarya riskli ülkeler listesine koymayıp da biz bu işi iyi yapıyoruz diyemezsiniz. Daha uzatmanın bir anlamı yok sonuç olarak kovulmayı zaten göze aldım. Fakat buradan tüm yöneticilere demek
istiyorum ki beni dava ile tehdit ederken akıllarının bir köşesinde o davanın kamu sağlığını tehdit etmekten kendilerine dönebileceğini unutmasınlar. Son olarak artık tüm gemileri yakmış bir meslektaşınız olarak kovarlarsa hemen, kovmazlarsa sözleşmem bittikten sonra Kızılay'dan ayrılıp İngiltere'ye göç etmeye çalışacağım. Velev ki olur velev ki olmaz fakat gitmeye çabalamadan önce bu rehberin güncellenmesi için görüşlerinize, katkılarınıza ihtiyacım olduğunu bir kez daha söyleyip bize yardımcı olmanızı istiyorum. Testin soruları uzun geliyorsa en azından baştaki anketi ve sondaki rehber hakkındaki görüşlerinizi yazarsanız rehberin çağımızın gerekliliklerini yerine getiren bir rehber olmasına katkıda bulunacaksınız. Bu yaptığımız son dönemde Halk Sağlığı'na yapılmış en büyük katkı olacak. Verdiğiniz kişisel bilgiler hiç bir surette yönetimle paylaşılmayacaktır fakat olası bir bu test geçersizdir suçlaması karşısında
ileride size ulaşmam açısından adınızı soyadınızı yazarsanız sevinirim.

Başta basına vereceğim dosya daha da büyüyerek 50 sayfayı geçti. Şimdi bu berbat red kriterlerini hazırlayıp düzeltmemek için ana hatlarını çizer gibi tuhaf argümanlarla savunmaya çalışan, olası bir hatada doktorunu suçlayacağını resmi yazının değişik bölümlerinde defalarca belirten yönetime kanıtlarım ve kendimden emin(teste verilen cevaplar arasında hemen
hemen hiç bir soruda birlik yok) Cüneyt Arkın'ın şu sahnesini gönderiyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=2CW2jZTVOEY

 
Son olarak en baştan evet düzeltmemiz gerek deyip çalışmalara başlamayan, detaylı ilaç listesi hazırlayacağız diyen ama 9 ayda hazırlayamayan, bu konunun saçma sapan bir boyuta
taşınmasında emeği olan tüm yöneticilerin burası Türkiye'de olsa boyuma posuma bakmadan arkamda tek bir torpil olmadan istifaya davet ediyor ve son kez aşağıda yer alan testi ve anketi
çözmeniz için sizlere yalvarıyorum. İyi günler ve iyi çalışmalar dilerim.

https://goo.gl/forms/IiyulB5Z8mzMqiaV2

Doktorlara Mail

16- Komisyon Teklifi ve Doktorlara Yapılan Testin Sonuçları

Yöneticileri istifaya davet attığım mailin ertesi günü sabah 9'da Medikal Koordinatör tarafından arandım.  Medikal Koordinatör telefonda birebir hatırlamasam da şu cümleleri söyledi. "Normalde insana bir kez söylersin ama sen anlamayacağa benziyorsun. Ondan dolayı madem 3-4 kişi daha bul ben de aranızda olayım bir komisyon kurup bu rehberi düzeltelim." Bu cümleleri duyduğumda hocamıza "Sonunda hocam benim de tek istediğim zaten bu başka bir şey istemiyorum. Daha iyi ve güzel bir rehber tüm Türkiye'nin yararına. Fakat benim 3-4 kişi bulmam mümkün değil onları sizin seçmeniz daha uygun olur. Çok teşekkür ederim" diyerek telefonu kapattım. Aradan 2 saat geçtikten sonra tekrar Medikal Koordinatör tarafından arandım ve toplantının iptal olduğunu öğrendim. Nedenini sormadım. 

 

Onlarca saatimi verdikten sonra hazırladığım testin ve anketin cevaplarını site üzerinden yayınladım. Hazırladığım testteki soruların cevaplarında genellikle birlik yoktu. Birlik olan soruların bir kısmında ise rehberden kaynaklı bir yanlış cevap verme durumu vardı. 

Cevap Sayfasına Buradan Ulaşabilirsiniz.

Burada özellikle doktor arkadaşların yaptığı yorumları okumanızı öneririm. Ayrıca cevapların nasıl farklı dağıldığını, biz de nasıl yurt dışında işleyişin nasıl olduğunu öğrenebilirsiniz.  İşte verdiğim tüm çaba bir çok meslektaşımın da dediği gibi işte bu yüzdendi. Kan Bankacılığının en önemli konusu olan bağışcı seçimi insiyatife bırakılmamalıydı. Halk sağlığı göz göre göre tüm uyarılara rağmen tehlikeye atılıyordu. 

 

Bu süreçte Almanya Kızılhaç'ına attığım ve Suriye doğumlu olup kan aldığınız kaç kişide malarya antikoru pozitif çıkıyor, ilaç listenizi nasıl hazırlıyorsunuz tarzında sorular sorduğum maile ise şu şekilde cevap geldi.  Foto 1    Foto 2
 

Test Sonuçları

17- Tazminatlı Sözleşme Feshi Yazısı ve Son Savunma

Son Savunma

04 Eylül 2018 tarihinde Kızılay'dan tarafıma şu şekilde bir yazı geldi.

"Kan Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün ilgi yazısı ile Kurumsal mail adresinizden 21.08.2018 tarih Salı günü saat 11:34'te çalıştığınız Bursa Kan Bağış Merkezi ve Diğer Bölgelere bağlı Kan Bağışı Merkezlerinde çalışan doktorlara Kan Bağışı Seçim Kriterleri ile ilgili bir test hazırladığınızı, herkesin testi içtenlikle cevaplandırmalarını talep ettiğiniz, mail atmaları halindne testin cevaplarını ve anket sonuçlarını 01.09.2018 tarihindne gönerebileceğinizi belirttiğiniz e-posta Müdürlüğümüze bildirilmiştir.

Kurumsal mail adresinizden 29.08.2018 Çarşamba günü saat 03:23'te göndermiş olduğnuz mailde;

- Tarafınıza tebliğ edilen 17.08.2018 tarih E.46226 sayılı resmi yazıdaki maddelerden bahsederek yazı ile ilgili alaycı bir ifadede bulunduğunuz,

- Temmuz 2018 tarihinde rehberinn güncellenmesi ile ilgili hiç bir gelişme olmayacağından emin olunca göreve başlayışınızın 3. yılında 30 sayfalık "Kızılay Yıllardır Güvensiz Kan Mı Alıyor?" başlıklı bir yazı yazıp bunu sosyal medya ve medya ile paylaşacağınızı söyleyen bir maili yöneticilere gönderdiğinizi ifade ettiğiniz görülmüştür.

-....... Bey'i telefon ile aradığınızı ve görüşmeyi kayıt altına aldığınızı daha sonra kaydı dinlediğinizde üslubunuzdan utanıp mail atarak özür dilediğinizi,

-Hazırladığınız dosyayı 15.08.2018 tarihinde aynı zamanda doktor olan bir Milletvekilinie gönderdiğinizi

-Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan Kan Rehberinde çağ dışı, akıl almaz, hatalarla dolu red kriterlerinin olduğunu belirttiğiniz,

-Bahsedilen konularla ilgili tüm yöneticileri istifaya davet ettiğiniz görülmüştür.

 Kan Hizmetleri Genel Müdürlüğü Merkez Disiplin Kurulu 04.09.2018 tarihindne Kan Hizmetleri İdari Koordinatörü Erkan Oğuztürk başkanlığında toplanmış olup gerekli belgelerin incelenmesi neticesindne; 

Saygı sınırlarını aştığınız, Kurumun huzur sükun ve çalışma düzenini bozmaya çalışarak Kurum personelini kışkırttığınız, Hiyeraşiyi aştığınız, ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranmanız nedeniyle tazminatlı olarak iş akdinizin fesih edilmesinin değerlendirilmek üzere 7 iş günü içerisinde son savunmanızın alınmasına karar verilmiştir.

Tebliğ ile bilgilerinize rica ederiz.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

7 iş günü içerisinde son savunmamı yazıp gönderdim. Son Savunmam ise aşağıda yer almaktadır.

SAVUNMA

Mezun olduğum gün içinde şu cümleler geçen Hekimlik andını ettim. “Hekimlik mesleği üyeleri arasına katıldığım şu anda hayatımı insanlık yolunda adayacağımı açıkça bildiriyor ve söz veriyorum. Sanatımı, vicdanımın buyrukları doğrultusunda dikkat ve özenle yerine getireceğime, hasta ve toplumun sağlığını baş görev sayacağıma, açıkca, özgürce ve namusum üzerine and içerim.” namusum üzerine ettiğim bu yemini hiçbir şart ve durumda bozmayacağım.

 

Öncelikle hekimlik sanatımı her zaman vicdanımın buyrukları doğrultusunda gerçekleştireceğimi bilmenizi isterim. Sokrates ünlü savunmasında şöyle demişti: “Belki içinizden biri bütün bunlara karşı diyecek ki: “Sokrates, bunların hepsi güzel ama uğradığın bu suçlamalar nereden çıkıyor? Herhalde alışılanın dışında bir şey yapmış olacaksın ki aleyhine bu gibi suçlamalar var. Sen de herkes gibi olaydın bütün bu dedikodular çıkmazdı; o halde, hakkında acele bir hüküm vermemizi istemiyorsan bize bunların sebebini anlat.” Bu itirazın haklı ve yerinde olduğunu kabul ederim; onun için ben de size bu kötü şöhretimin nereden çıktığını anlatacağım. Lütfen dikkatle dinleyiniz. Bazılarınız belki şaka ediyorum sanacak; ama inanın ki tamamıyla doğru söylüyorum. Atinalılar, bu şöhret bende bulunan bir nevi bilgiden, sadece ondan çıkmıştır. Bunun ne biçim bir bilgi olduğunu sorarsanız derim ki “bu, herkesin elde edebileceği bir bilgidir” ben de ancak bu manada bilgim olduğunu sanıyorum. Hâlbuki sözünü ettiğim kimselerin bende olmadığı için size anlatamayacağım insanüstü bilgileri var. “ “En doğru hareket, Atinalılar, bir kimsenin yeri neresi olursa olsun, ister kendinin seçtiği, ister komutanının gösterdiği yer olsun, tehlike karşısında direnmek; ölümü veya başka tehlikeleri değil, ancak namusu göz önünde bulundurmaktır. Atinalılar, benim için de bundan başka türlü hareket etmek gerçekten çok garip olurdu; çünkü Potidaia'da, Amphipolis'te, Delion'da seçtiğiniz komutanların gösterdikleri yerde, her türlü ölüm tehlikesi karşısında bütün cesaretiyle duran ben, simdi, kendi fikir ve sanımca, Tanrı tarafından, kendimi ve başkalarını denemek için filozofluk vazifesi ile gönderildiğim zaman, ölüm veya başka bir şey korkusu ile vazifemi bırakıp nasıl kaçardım? Böyle bir hareket gerçekten ağır bir suç olurdu. “

Çok abartılı olsa da bana karşı davranış ve tutumlarınız karşısında kendimi Sokrates gibi hisseder oldum. Psikolojim ciddi anlamda zedelenmiş durumda, kanıtlarım bilimsel yayınlarım ile yıllardır talep ettiğim düzeltme sizler tarafından ısrarla “Yok öyle bir şey” cevabı almama yol açtı. Ne diyeceğimi, neyi savunacağımı dahi inanın bilmiyorum. Haklılığım sabittir. Ulusal Kan Ürünleri Rehberi’nin bir an önce güncellenmesi ve bu güncellenmenin her sene devam ettirilmesi gerekmektedir. Olması gereken budur, medeni ülkelerde olan bu şekildedir. Sahada çalışan bir hekim olarak yanlışları görüp sizleri defalarca uyarmama rağmen kulaklarınızı tıkadınız, verdiğiniz sözleri tutmadınız. Oysa ki en başından “Evet düzeltmemiz gereken yerler var” deyip hemen çalışmalara başlamanız gerekiyordu. Siz farklı bir yolu seçtiniz, hatalarınızı gören ve haklılığını herkesin anlayabileceği düzeyde anlatabilen ekip doktorunuzun üstüne gitmeyi seçtiniz. Oysa ki hatalarınız su götürmez gerçeklerden oluşmaktadır. Bu gerçekleri sizlerin dışında herkes kabul etmektedir. Zola’nın dediği gibi bilin ki bu saatten sonra “Gerçek yürüyecek ve onu hiç bir şey durduramayacak.” Bu hataları düzeltmemek için sarf ettiğiniz her çaba, beklediğiniz her saniye kamu sağlığını tehdit etmektedir.

Şimdi tarafıma yönlendirdiğiniz suçlamalara karşı savunma yapmayacağım. Fakat söyleyeceklerim var

1) Tarafıma tebliğ edilen resmi yazının bir kaç maddesindeki yazılan cevaplar hariç büyük çoğunluğunda tamamen bilimsel verilerden uzak, gerçek bilgi ile alakası olmayan cevaplar vardı ve tarafıma böyle bir resmi yazı gönderilmesi bana kalırsa rezillikti. 1 günde oturup yazdığım ve sizlerden tek beklediğim “Evet, düzelteceğiz” cevabı almak olan yazıya siz cevap olarak “Teratojenik etkisi kanıtlanmış ilaçları kullanan bağışçılar, ilacın farmakokinetik özelliklerine uygun süre boyunca reddedilirler.” yazıp yazının devamında gelen “Bağış açısından risk içeren ilaçlar ve ret süreleri Ek-11'de verilmiştir” kısmını keserseniz “ trombosit fonksiyonlarını etkileyen ilaçların kullanılması durumunda trombosit konsantresi hazırlanamayacağına ilişkin bilgi mevcuttur. “ yazarsanız ki bu sorunun cevabını bulmak EDQM’ye atacağınız bir mail uzaklığındaydı. Erkek erkeğe cinsel ilişki kuralları için “Anlatıldığı gibi bu işin yolu açılmamıştır.” derseniz sınırlı bilgi ile yazıldığı belli olan bu resmi yazı ile alay etmem çok anormal kaçmazdı. Ben sizlere kanıtlarla geliyorum siz bana yok öyle bir şey diyorsunuz. Üstelik yazının basına verilmeyeceği, sadece işleri düzeltme amacıyla sizleri korkutma gayesi taşıdığını maillerde söylememe rağmen siz bu amatörce hazırlandığı belli olan yazıya resmi olarak bilimsel kanıtları olmayan cevaplar verdiniz. Alay ettiğimi düşündüğüm bir durum görmüyorum sadece gerçekleri yazdım.

 

2) Evet. Kızılay yıllardır güvensiz kan alıyor. Evet, rehberi güncellemeyeceğinizden emin olunca farklı bir yol izlemem gerektiğini düşündüm. Çünkü tüm doktorların içerisinde “Çok detaylı bir ilaç listesi hazırlayacağız” deyip 9 ay beklerseniz, açtığım MEŞ’lere, Düzeltici Önleyici Faaliyetlere hiç bir cevap vermezseniz, yazdığım bilimsel kaynağınız neresi maillerini cevapsız bırakırsanız güncellenme ile ilgili bir gelişme olmayacağına inanmam normaldir. Bu maddeye ekleyeceğim bir şey yok. Siz kabul etmiyorsunuz ama gelecekte olası bir incelemede DSF’lerdeki kullandığınız ilaçlar kısmına her bölgede farklı uygulamalar geliştirildiği, donöre doktordan doktora yaklaşım farklılığı olduğu ortaya çıkacaktır. Yaptığım test ve anketten zaten bu sonucu çıkarmanız ve bir an önce çalışmalara başlamanız gerekiyordu. Mevcut koşullar halk sağlığını tehdit etmektedir. Siz kabul etmeseniz de bu gerçektir, buna yapacağım bir savunma yoktur. Bilgi, birikim düzeyinizi ölçmeden, konu hakkında düşüncelerinizi bilmeden basına ve sosyal medyaya bir yazı vereceğimi düşünmek zekamla alay etmektir.

3) ...... Bey’i telefon ile aramadım. Gittim odasında görüştüm. Önemli görüşmelerimde diyeceklerimi yazılı olarak kayda alırım. Bunu her önemli görüşmemde ve konuşmamda yaparım. Bunu yapmamın nedeni ise daha sonra okuyup kendimi değerlendirmek, hatalarımı görmek ve bir sonraki sefere daha iyi bir insan olmak içindir. ...... Bey ile yaptığım görüşmeyi kafamda canlandırıp, konuşmamı tekrar okuduğumda kendimden utandım. Hala utanıyorum. Çok daha yapıcı bir konuşma olması gerekirken konuşmanın büyük bir bölümünde hata yapanların cezalandırılması gereği üzerinde durduğum, ses tonumu kontrol edemediğim, karşı tarafa söz hakkı tanımamak için elimden geleni yaptığım talihsiz bir görüşme olmuştur. ...... Bey’den bu konuda özür diledim. Haklı da olsam tavrım ve cümlelerim bana yakışmamıştır.

4) Hazırladığım dosyayı bir milletvekilini gönderdim çünkü şu anki rehber ile halkın sağlığı tehdit ediliyor. Göreve yeni başlamış bir doktorun alacağı kan benim çocuğuma ya da bir yakınıma da gidebilir. Sizin de gidebilir ama Sokrates'in dediği gibi sizin bazı insanüstü bilgileriniz olmalı ve benimle paylaşmıyorsunuz ki bir şey olmayacağına dair inancınız tam ve bu yönde hareket ediyorsunuz.

5) Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan Kan Rehberinde çağ dışı, akıl almaz hatalar mevcuttur. Aranızda sağduyulu tek bir kişi varsa bunu kabul etmek zorundadır. 2016 yılında yayınlanan rehberde 2011 yılına ait Malarya Haritası vardır. Bu en basitinden akıl almaz bir hatadır. Yaptığınız güncellemeler hatalıdır. Benden savunma isteyene kadar tüm Türkiye’nin kullanacağı Malarya riskli ülkeler listesine bir an önce Kosta-Rika ve Paraguay eklenmelidir. Haziran 2018’de Kosta-Rika’da malarya alarmı verilmiştir. Bu ülkeye ziyareti olan donörler, listeniz sayesinde kan verebilmektedir. Bu akıl almaz bir hatadır. Hac ve Umre ziyareti yapan bağışcılara Malarya protokolünü uygulayan tek ülke biziz bu bir hatadır. “Bağış açısından risk içeren ilaçlar ve ret süreleri Ek-11'de verilmiştir” deyip buraya en önemli etken madde Asitretin’i koymamak akıl almaz bir hatadır. Buraya Thyromazol’u koyup diğer anti-tiroidleri koymamak akıl almaz bir hatadır. Thyromazol için kullanım süresince reddedilir demek bir hatadır. Tüm kanserden kurtulan kişileri bir tutup kan almamak hatadır. Daha bir çok hata sayabilirim ama daha önce birçok mecrada saydım. Sonuç olarak rehberin, kan bankacılığındaki en önemli konu olan redler hakkında detaylı, açık ve net yazılmaması bir hatadır. Çünkü verdiğiniz eğitim donör seçimi için yeterli değildir. Rehber ise bu konuda sınırlı bir düzeyde doktora yardımcı olmaktadır. Bağışcı seçimini etkileyecek hemen hemen her durum hakkında detaylı bir algoritma düzenlenebilir. Medeni ülkelerin bir çoğu bunu düzenlemiş durumdadır. Tek yapmanız gereken oturup, araştırıp düzeltmektir. Yukarıda bahsettiğim gibi psikolojimi mahvettiniz, ülkeye dair umudumu yerle bir ettiniz. Yıllardır güzelce sizlere anlatarak bu rehberin düzeltilmesi şart diyorum. Sizler dışında herkesi ikna edebileceğimden adım gibi eminim. Bu konunun buralara taşınmasını aklım gerçekten almıyor. Resmi yazı ile teratojenik risk içeren ilaçların hepsini yazacak değiliz demek bilgisizlik göstergesidir. Sizlere karşı kendimi savunmak zorunda kalmak utanç verici bir durumdur. Kendisini savunması gereken olanın ben değil bu rehberin bu şekilde yayınlanmasına neden olan ve bu şekilde kalmasına neden olan kişiler olduğunu düşünüyorum. Yaptığım anket ve test sonuçları bellidir, doktorların görüşleri bellidir. Gelin il il dolaşıp doktorlara yeni bir test yapalım. Rehberin güncellenmesi gerekir mi diye 330 doktora tek soru soralım. Hayır diyecek doktor sayısı daha fazla çıkarsa en yakın köprüden atlayacağıma şerefim üzerine yemin ederim. Sahada çalışıyorum, görüyorum, aklım fikrim yerinde hatayı tespit edip 2,5 yıldır resmi yazıdan tutun, birebir görüşmelere, toplantılardan, blöflere kadar her şeyi yaptım ama siz düzeltmiyorsunuz. Aklım almıyor sadece benim değil anlattığım hiç kimsenin aklı almıyor. Tek yapmanız gereken “Evet güncelleyeceğiz ve bu rehbere asitretini koymayanlara nasıl koymadınız diye soracağız” demekti. Yapmadınız canınız sağ olsun. Ben bunu sorguladım diye, daha iyi, daha güzel bir rehberimiz olsun dedim diye kovulacaksam vicdanım rahat bir şekilde tüm yaptıklarımdan onur duyarım.

6) Bahsedilen konularla ilgili tüm yöneticiler istifa etmelidir. Adalet kavramı benim güzel ve yalnız ülkemde unutulmuş olsa da yapılan hatalar yenilir yutulur tarzda değildir. Her zaman, her kurumda vicdanımın buyrukları doğrultusunda doğruyu her zaman söyleyeceğim. Bu doğruları söylemem ikinci kez işime mal olacak. Varsın olsun namusum üzerine ettiğim yemini her ne şartta olursa olsun tutmaya özen göstereceğim.

 

Son bir kez daha savunmamı okuyan yöneticilere sesleniyorum, gelin bu hatadan dönün. Gelin, Medikal Direktörümüz .... Bey’in dediği gibi benim de içinde bulunduğum bir komisyon kuralım ve her gelişmiş ülke gibi gelişmeleri takip edip düzgün bir red kriterleri rehberi yayınlayalım ve bunu her sene güncelleyelim. Kendi sitemde cevapları verdiğim yazıda dediğim gibi “Eğer yok güncellemeyeceğiz” diyorsanız “Hayır, hatalı değiliz ve istifa etmeyeceğiz” diyorsanız tazminatımı verip beni kovun. Sizler tarafından kovulmaktan onur duyarım. Gönül isterdi ki Kızılay çalışanı olup gözlemci olarak İngiltere’ye gideyim dönüp ülkemi güzelleştireyim ama imkanlar el vermedi. Şartlar izin verirse 5 yıl içinde İngiltere Kızılhaç’ta çalışacağım bu süre zarfında gerekirse tuvalet temizleyeceğim gerekirse sokaklarda yatacağım ama ben yine de bu işi yapacağım. Çünkü işimi seviyorum. Şimdiye kadar beraber çalıştığım ne bir müdür ne de çalışma arkadaşımı üzecek, utandıracak bir şey yaptım. Benimle çalışıp da müdürü olsun hemşiresi olsun şoförü olsun hakkımda kötü tek bir cümle söyleyecek kimse olmadığına eminim. Hatalarım olsa da işimi her zaman layığıyla yapmaya çalıştım. Yeri geldi havalimanı patlaması oldu sabah 7’ye kadar tüm mesai arkadaşlarımı ikna edip kimseyi kırmadan çalıştırdım, yeri geldi -10lu derecelerde tek sobayla mermerin üstünde çadırın içinde titreye titreye çalıştım, yeri geldi üst üste 11-12 gün çalıştım. Tazminatımı vermeniz halinde sizlerin yönetici olduğu kurumdan kovulmayı dediğim gibi memnuniyetle karşılarım ama tarafımdan herhangi bir şey talep ediyorsanız asgarisini zor ödediğim kredi kartları, 3 tane kredimden başka alabilecek sadece canım olduğunu bilmenizi isterim. Eğer dediklerimin hepsi yanlışsa ve ben bir aptalsam zamanınızı çaldığım için özür dilerim ama eğer ki haklıysam bilesiniz ki hakkımı helal etmiyorum ve Kızılay’ın bana karşı takındığı tutumdan dolayı er ya da geç özür dilemesini bekliyorum. Son olarak bilmelisiniz ki, benim gibi bir adamı kovmakla, beni değil kendinizi cezalandıracaksınız

18- Tazminatsız Sözleşme Feshi

10 Ekim 2018 tarihinde psikolojimi mahveden bu süreç tazminatım da verilmeyerek aşağıdaki yazı ile sonlandı.

"İlgi yazılarda ve Yönetim Kurulunun 05.10.2018 tarih 17 sayılı Toplantı Kararında; "Saygı sınırlarını aşmanız, Kurumun huzur sükün ve çalışma düzenini bozmaya çalışarak Kurum personelini kışkırtmanız, hiyeraşiyi aşmanız, ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışlar göstermeniz, gizli kayıt alarak işverenin güvenini kötüye kullanmanız, kurumun iç işleyişini dışarıya ifşa etmeniz nedenleriyle Ödül ve Disiplin Yönetmeliği'nin İşten Çıkarılma CEzası Verilecek Haller Talimatı'nın 7. Maddesi "Türk Kızılayı çalışanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" ve "İş Kanunu'nun 25. maddesinin II. bendinin e fıkrası "... doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması" gereğince iş akdinizinn tazminatsız olarak feshedildiği tarafımıza bildirilmiştir.

Bu kapsamda PDKS kartı, DAta hattı, Diazem Ampul, Türk Telekom Wifi Modem ve üzerinize zimmetli olan diğer malzemelerin kurumumuza teslim edilmesi hususlarını;

Tebliği ile birlikte bilgilerinize rica ederiz.

Bu yazıyı çalışmanın ortasında ekibimin tam ortasında saat 15:35'de tebliğ ettim. Merkezden müdür apar topar geldi ve dedi ki Muhsin bir an önce bu yazıyı tebliğ etmeliymişsin. Ankara o şekilde istiyormuş dedi. Hay hay dedim tazminatımın olmadığını öğrendim yüz kızartıcı suçtan işten atıldığımı öğrendim. İçimden Allah mısınız be bu nasıl bir güçtür bu nasıl bir güvendir diyerek  zimmetli eşyalarımı teslim ettim ve kurumdan ayrıldım.

Fesih

19- Rehberin Güncellenmesi

Apar topar kovulmamı tebliğ ettikten yarım saat sonra Kızılay Kan Hizmetlerinde çalışan tüm çalışanlara şu şekilde Genel Merkez'den mail atıldığını öğrendim.

Sayın Yöneticilerim ve Çalışma Arkadaşlarım,

 

Medikal Yönetimi Direktörü Sn. ........ in  talimatıyla; 2016 yılında güncellenen aşağıda ismi geçen Rehber’ lerle ilgili revizyon çalışması  yapılacaktır. BKM ve bağlı kan hizmet birimlerinde çalışan tüm personel,   Rehber’ lerle ilgili revizyon taleplerini 19.10.2018 tarihine kadar .......@kizilay.org.tr ve .........@kizilay.org.tr adresine iletebilirler.  

 

Katkılarınızdan dolayı şimdiden teşekkür eder, iyi çalışmalar dileriz.

 

·    Kan Hizmet Birimleri için Ulusal Standartlar Rehberi

·    Ulusal Kan ve Kan Bileşenleri Hazırlama, Kullanım ve Kalite Güvencesi Rehberi

·    Kan Hizmet Birimleri için Kalite Yönetim Sistemi Rehberi

·    Ulusal Hemovijilans Rehberi

Güncelleme

20- Yüzümün Kızarmadığı Gerçeği

Kovulmamdan yarım saat geçmeden Rehberin Güncellenme kararını çıkarabilmiştim. O rehber öyle ya da böyle bir şekilde düzeltilecek dedim ve düzeltildi. Şimdiki aklım olsaydı sürecin başındaki gibi resmi yazılar yazmadan hiç bir yöneticiyle konuşmadan direkt olarak bu çirkin yolu seçerdim. Belki çok daha önce kovulurdum ama en azından halkın sağlığının tehlikeye atılmasını çok daha önceden engellemiş olurdum.

Şimdi tüm bu süreç sonunda resmi yazdığım yazılara hiç bir cevap vermeyip, birebir görüşmelerde defalarca güzel bir dille anlatmama rağmen, defalarca kanıtlarımla yazılar göndermeme rağmen, kongrede tüm yöneticilerinn yüzüne bundan daha önemli bir işiniz olmamalı dememe rağmen 3 yıl boyunca hiç bir şekilde kâle alınmadım. Ta ki üslubumu bozup, zıvanadan çıkana kadar. Şimdi bana hiyeraşiyi aştın diyenler, ahlak kurallarını aştın diyenler şunu açıklamalıdır. Aşmadan iş mi yaptırabildik? Aşmadan cevap mı verdiniz? Aşmadan düzeltmeye dair en ufak bir girişiminiz mi oldu?  

Şimdiye kadar beraber çalıştığım tüm hemşire ve doktor arkadaşlar bana kefil olacaktır. Eğer saygı sınırlarını aştıysam bana başka şans bırakmadığınızdan dolayıdır. Yüzü kızarması gereken ben değilim sizlersiniz. Görevi kötüye kullanan ben değil sizlersiniz. Halkın sağlığını tüm uyarılara rağmen tehlikeye atan ben değilim sizlersiniz. Bunun hesabını vereceksiniz. Şimdi olmasa da belki başka bir dünyada belki başka bir zamanda ama ben ne olursa olsun sizlere hakkımı helal etmeyeceğim.

Sonuç
bottom of page